Uydular icat edilmeden önce insanlar haritaları nasıl oluşturuyordu?
Hava yolculuğu ve uyduların icadından evvel yaşayan kitlelerin haritaları nasıl oluşturduklarını asla merak ettiniz mi? Rahat yanıt şu: mavi gezegenin dört bir yanından gelen eski haritacılar, bildikleri ve olduğuna inandıkları toprakların genişliğini görünür kılmak için sanat, bulgu, matematiksel beceriler ve bir yığın düş gücünün bir karışımına güveniyorlardı.
Bu yanıt bir kısmı için doygunluk edici olmayabilir, sadece hakikaten de kolay. Günümüz şartlarında teknoloji ve informasyon alanındaki yeni anlayış ve gelişmelerin süratli bir halde gerçekleşmesine alışkınız, sadece harita yapımının zamanı oldukca daha yavaş. Eski haritalar, birbirini izleyen seyyah, kaşif, coğrafyacı, matematikçi ve haritacı kuşakların ürünü. Bundan dolayı, ilk emek harcamalar çeşitli gerçekçi ölçümlere ve hem de pek oldukca spekülasyona dayanıyordu.
“Herkesçe malum olan gezegenimizin” ilk ayrıntılı haritası
“Herkesçe malum olan gezegenimizin” ilk ayrıntılı tasvirlerinden birisi, Yunanistan’ın yedi bilgesinden birisi olarak kabul edilen Anaksimandros tarafınca yapılmış oldu. Burada “herkesçe malum olan dünya” ifadesinin altını çiziyoruz, şu sebeple Anaksimandros’un dairesel haritası Yunanistan topraklarını (gezegenimizin merkezinde) ve peşinden Avrupa, cenup Asya ve şimal Afrika’nın çeşitli kısımlarını gösteriyordu. Anaksimandros için bu kıtalar suyla çevrili bir daire içinde birbirine bağlıydı. Daha da önemlisi, dünya düz olarak kabul ediliyordu.
Sadece bu, uzun bir zamanda benzer biçimde kalmadı. M.Ö. birinci yüzyılda, Yunanlı bir polimat olan Cyrene’li Eratosthenes, İskenderiye Kütüphanesi’nde toplanan kapsamlı araştırma neticelerini karşılaştırarak gezegenin çevresini hesaplamayı başardı. Daha evvel pek oldukca şahıs Dünya’nın yuvarlak olduğuna inanmış olsa da, çevresini nasıl ölçmeye çalıştıklarına dair kayıtlara haiz değiliz, fakat bu örnekte sahibiz.
Eratosthenes’in metodu basitti ve bugün her önüne gelen tarafınca uygulanabilirdi. Benzer gün içinde iki şehirde dikey bir çubuğun meydana getirdiği gölgenin uzunluğunu ölçtü. Hemen sonra iki kent arasındaki kuzey-güney mesafesinden, açıları Dünya’nın boyutunu hesaplamasına imkan tanıyan bir nispet geliştirdi.
Eratosthenes aynı zamanda bölgeleri daha doğru bir halde saptamak için bir yol geliştirdi. mavi gezegeni parçalara ayıran bir ızgara sistemi kullandı. bundan farklı olarak herkesçe malum olan gezegeni beş iklim bölgesine ayırdı; iki ılıman bölge, kuzeyde ve güneyde iki donmuş bölge ve ekvatoru kapsayan bir orta tropikal bölge. Bütün bu özellikler bir araya ulaştığında, gezegenimizin detaylı bir halde temsil edilmesini elde eden oldukca daha sofistike bir harita ortaya çıktı.
Haritalar daha sofistike hale geliyor
Sonraki yüzyıllarda, Romalı ve Yunan harita yapımcıları gezginlerden ve ordulardan informasyon toplamaya devam ettikçe haritalar daha sofistike hale geldi. Ürettikleri ölçüm ve hesap külliyatı Claudius Ptolemy’nin oldukça etkili sekiz ciltlik Geographia‘sını ve onu takip eden haritaları yapmasına imkan sağlamış oldu. Batlamyus, çağının en etkili bilimsel metinlerinden bazılarını yazan bir başka polimattı ve bunların bir çok daha sonraki İslam ve Avrupa bilginleri tarafınca yüzyıllar süresince kullanıldı.
Batlamyus’un MS 150 civarında derlediği eseri de muazzam bir şekilde eski kaynaklara ve derlenmiş materyallere dayanıyordu. Sadece onu daha etkili kılan şey, başkalarının onun tekniklerini yansılamak edebilmesi için nasıl yaptığını adım adım açıklamış olmasıdır. bundan farklı olarak Batlamyus’un Geographia’sı, bilmiş olduğu bütün yerlerin detaylı koordinatlarıyla doluydu ve bugün hala kullandığımız paralel ve meridyen fikrini de o buluş etmişti.
…Ve pusula buluş ediliyor
Haritacılık ve harita yapımı tarihindeki mühim bir gelişme manyetik pusulaların icadıydı. Manyetizma bilgisi oldukca daha eski olmasına karşın, navigasyon için kullanılabilecek cihazlarda kullanılması 13. yüzyıla kadar benimsenmedi. Bunu, gezginlerin limanlar içinde yanlarını ortaya çıkarmak için kullandıkları bir denizcilik rehberi olan portolan haritasının oluşturulması izledi. Bu haritalar, merkezi noktalardan uzanan yel gülü çizgileri kullanılarak her açıdan görülebilecek biçimde tasarlandı.
Varlıklı ve ayrıntılı bir portolan haritasının mükemmel bir örneği olan Katalan Atlası, Fransa Kralı V. Charles için kartograflar tarafınca farklı kaynaklardan derlenen bilgilerle oluşturuldu. Haritayı kimin yapmış olduğu tam olarak belli değil, sadece çoğu zaman Mallorcan kartografi okulunun bir parçası olan Abraham Cresques ve oğlu Jahuda‘ya dayandırılır.
Katalan Atlası hem bir portolan haritası aynı zamanda düş edilmiş olduğu şekliyle gezegenimizin tematik bir vizyonu. Gerçek yerlerin ayrıntılarıyla dolu olmasına karşın, hem de birden çok fantastik vasıf de ihtiva eder. Bundan dolayı, canavarlar, ejderhalar, deniz can alıcıları ve varsayılan siyah kütleleri, oluşturulmasından oldukca sonrasında bile birden çok haritada görünmeye sürdü.
Binaen aleyh, takip eden yüzyıllar süresince bir denetim ve iyileştirme süreciyle haritalar, uçaklar ya da uydular buluş edilmeden bile giderek daha sofistike ve kullanışlı hale geldi. Bir tek oldukca uzun süre aldı.