Neden son günlerde peş peşe bu kadar çok sıcaklık rekoru kırılıyor?

Dünya’da averaj sıcaklıklar benzer hafta içinde 3 kez üst üste üstün dereceli kırarken, global averaj sıcaklığın 17,23 aşama olduğu 6 Temmuz, “kaydedilen en sıcak gün” olarak kayıtlara geçti.
Averaj deniz yüzeyi sıcaklıkları, şimdiye kadar kaydedilen en yüksek sıcaklıklara ulaşırken, Antarktika deniz buzu, üstün dereceli düzeydeki en düşük genişliğine ulaştı.
Sadece Amerika’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA), Maine Üniversitesinin PC simülasyonuyla toplamış olduğu iklim analizi verilerini teyit edemediğini belirtti. Açıklamada, “NOAA olarak Maine Üniversitesinin metodoloji ya da neticelerini teyit edemesek de iklim değişikliği nedeniyle sıcak bir dönemden geçiyoruz.” ifadesine yer verildi.
DAHA ÖNCE GÖRÜLEN EN YÜKSEK SICAKLIK 2016’DAYDI
Bu haftadan evvel NCEP verilerindeki üstün dereceli 16,92 santigrat dereceydi ve Ağustos 2016’da kırılmıştı. Avrupa Birliği’nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi, Pazartesi ve Salı günkü global sıcaklıkların, 1940 senesine kadar uzanan verilerinde de üstün dereceli bulunduğunu söylüyor.
Woodwell İklim Araştırma Merkezi’nde kıdemli bir ilim insanı olan Jennifer Francis’e nazaran ise kayıtlar yalnızca 20. yüzyılın ortalarına kadar uzanan gözlemsel degisecek setlerine dayanıyor olsa da, bunlar “hemen hemen mutlak surette” gezegenin oldukça daha uzun bir süre süresince görmüş olduğu en yüksek sıcaklıklar.
EL NİNO ETKİSİ
tekrar 4 Temmuz’da Dünya Meteoroloji Örgütü, El Niño’nun global sıcaklıklarda ve yıkıcı hava ve iklim modellerinde ihtimaller içinde bir artışa zemin hazırlayarak başladığını resmi olarak duyuru etti.
SICAKLIK NEDEN ARTIYOR?
Global ısınma devam ederken, El Niño koşulları da ilave bir tesir yaratıyor ve sıcaklıkları üstün dereceli seviyelere itiyor. Bu, gelen güneş radyasyonunu saptırabilen ufak parçacıklar olan aerosollerde bir azalma ile birleşiyor. Bu yüzden, atmosferdeki ve okyanuslardaki üstün dereceli kıran ısının sorumlusu büyük olasılıkla bu iki faktörün bir araya gelmesi olarak görülebilir.
şahit olduğumuz gereğinden fazla ısınma, muazzam bir şekilde şimdilerde oluşan ve insan kaynaklı sera gazının niçin olduğu ısınma eğiliminin peşinden gelen El Niño’dan kaynaklanıyor.
ne demektir bu El Niño dedikleri?
El Niño, tropikal Pasifik Okyanusu’nun büyük bölümlerinde deniz yüzeyi ısıyı mühim seviyede ısındığında duyuru edilen bir vaziyet olarak tanımlanabilir. Okyanusun yüzeyindeki bu averajdan daha yüksek sıcaklıklar, karada da ortalamanın üstünde sıcaklıklar yaşanmasına katkıda bulunmaktadır.
Son olarak kuvvetli El Niño 2016’daydı, sadece o zamandan beri insanlık olarak atmosfere 240 milyar ton CO₂ daha saldık. El Niño extra hararet yaratmaz, sadece var olan ısıyı okyanustan atmosfere tekrardan dağıtır.
Su, oldukça çok hararet depolayabilen bir maddedir ve global ısınmadan meydana gelen fazladan ısının %90’ı okyanuslar tarafınca emilir. Gezegenimizin %70’ni kaplayan sular, hakkaten büyük okyanuslara haiz olmamız anlamına geliyor. Bu çok önemli su miktarı, okyanus akıntıları ile gezegenimiz genelinde taşınan ısıları depolar ve üstündeki atmosferin ısınmasına katkıda bulunabilir.
Haziran 2023 süresince Pasifik Okyanusu’nun ilk 400 metresinde ekvator süresince normalden daha yüksek okyanus sıcaklıkları kaydedildi. Soğuk su sıcak sudan daha yoğun olduğundan, bu sıcak su tabakası daha soğuk okyanus sularının yüzeye çıkmasını önler. Pasifik üstündeki sıcak okyanus suları aynı zamanda gizli saklı ısıtma isminde olan bir süreçle atmosfere daha çok hararet salan gök gürültülü fırtınaların artmasına sebep olur.
Bir öteki unsur: Aerosollerdeki azalma
Olağandışı ısıya katkıda var olan öteki bir unsur de aerosollerdeki azalmadır. Aerosoller, gelen güneş ışınımını saptırabilen ufak parçacıklardır. Aerosolleri stratosfere pompalamak, insanlığın global ısınmanın etkilerini azaltmak için başvurabileceği potansiyel jeomühendislik şekillerinden birisi olarak görülüyor. muhakkak ki sera gazı emisyonlarını durdurmak oldukça daha iyi ve kalıcı bir metot olmaya devam ediyor.
Aerosollerin yokluğu da sıcaklıkları artırabiliyor. 2008 senesinde meydana getirilen bir araştırma, şimal Yarımküre yazında Atlantik Okyanusu üstünde seneden seneye deniz yüzeyi sıcaklığındaki değişikliklerin %35’inin Sahra tozundaki değişimlerle açıklanabileceği sonucuna ulaşıldı. Atlantik Okyanusu üstündeki Sahra tozu seviyelerinde nihayet zamanlarda alışılmadık seviyede bir düşüklük görülüyor.
Bu faktörlerin bir araya gelmesi, global averaj yüzey ısıyı rekorlarının anne sebebi olarak görülüyor.
Bu senenin Mayıs ayında Dünya Meteoroloji Örgütü, önümüzdeki beş sene içinde global averaj sıcaklıkların geçici olarak endüstri öncesi seviyelerin 1,5°C üstüne çıkma olasılığının %66 bulunduğunu deklare etti. Bu tahmin, gelişmekte olan El Niño’yu yansıtıyordu ve El Niño’nun bundan böyle duyuru edilmesi ile birlikte, bu olasılığın büyük ihtimalle daha yüksek olduğu açık şekilde ifade edilebilir.
Geçici olarak 1,5°C’yi aşmanın, Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli standartlarına nazaran 1,5°C’ye ulaştığımız anlamına gelmediğini belirtmekte yarar var. Bu standart, tek bir sene yerine devamlı olarak 1,5°C’lik global averaj ısı anomalisini tanımlıyor ve büyük ihtimalle 2030’larda bu noktaya ulaşacağımız tahmin ediliyor.
1,5°C’nin geçici olarak aşılması, bizlere gezegenimizin önümüzdeki on yıllarda nasıl olacağına dair talihsiz bir ön seyretme sunacak. Sadece, var olan sera gazı emisyon politikalarının bizi yüzyılın sonuna kadar 2,7°C ısınma yoluna yerleştirdiği göz önüne alındığında, genç nesiller kendilerini bir tek 1,5°C’lik bir ısınmanın ne kadar daha iyi olacağını düş ederken bulabilir.
Kısacası hemen hemen art dönülmez bir noktada değiliz. Sadece tehlikeli iklim değişikliğini önlemek için haiz olduğumuz vakit aralığı hızla daralıyor ve bunu önlemenin tek yolu fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı ikiye ayırmak benzer biçimde gözüküyor.