İnsanlar, Loch Ness Canavarı gibi gizemleri çözmeye neden bu kadar takıntılı?
Akademisyenler ve halk üyeleri surat , sima ,çehre senelerdir Loch Ness Canavarını, ya da daha sempatik adıyla Nessie‘yi arıyor. Bu büyük deniz canlısının Inverness’in güneyindeki tatlı su gölünde yaşamış olduğu ve hemen hemen ilim tarafınca bilinmeyen bir türün üyesi olduğu oldukça uzun süredir iddia ediliyor. Efsanevi yaratığın görüldüğüne dair raporlarla birlikte, İskoçya’nın Loch Ness Canavarına olan alaka asla azalmıyor.
Peki fakat Nessi şeklinde açıklanamayan vakalara karşı niçin bu kadar çok alaka gösteriyoruz? Oxford Üniversitesi’nden evrimsel psikoloji profesörü Robin Dunbar, açıklanamayan şeylere inanmaya doğuştan programlı olduğumuzu söylüyor.
Profesör Dunbar, Times ile yapmış olduğu görüşmede “İnsanların, açıklayamadıkları şeylere – gece vakti ansızın beliren türden şeyler şeklinde – izahat bulma mevzusunda oldukça fakat oldukça kuvvetli bir eğilime haiz oldukları açık” dedi ve sürdü: “Tüm bunların arkasında bir de ürkütücü unsuru var. Bu bir canavar, bir tek ufak bir dalga değil ve hatta bir tek bir fok bile değil. Bu vaziyet oldukça can can sıkan.“
Kriptitler ve bizi çeken gizemleri
Yırtıcı doğada var olduğu kabul edilen ve varlığı ilim tarafınca tartışılan ya da kanıtlanmayan hayvanlara “kriptitler” adı veriliyor. Edinburgh Napier Üniversitesi ekolojisti ve öğretim görevlisi Dr. Jason Gilchrist, Nessie ya da Koca Ayak şeklinde kriptilerin gizeminin “kendi kendini devam ettirdiğini” söylüyor. Dr. Jason Gilchrist, MailOnline ile yapmış olduğu görüşmede “İnsanlar ender ya da hususi bir şey müşahade etmek ya da ortaya çıkarmak istiyor – bu insan doğasının bir parçası – ve Loch Ness Canavarı’ndan daha ender ya da hususi bir şey olması imkansız” diyor ve devam ediyor: “Loch Ness Canavarı efsanesi insanları göle getiriyor ve bir canavar müşahade etmek istiyorlar. Bundan dolayı başka rastgele bir gölde ya da konumda, çok heyecanlanmayacakları bir şey görebilir ya da bunlara delil şeklinde dikkat edebilirler.“
Gilchrist, gölde ilim tarafınca bilinmeyen bir diri olmadığına inandığını belirtiyor ve anne probleminin, mevcud “kanıtların” hiçbir şeyi kanıtlayamayacak kadar ırak ya da bulanık olması, benzer nedenden ötürü da kati olarak çürütülmelerinin mümkün olmaması.