İklim felaketi, virüsler, nükleer savaş ve Ragnarök’ten önce Antik Yunanlılar ve Ekpyrosis döngüsü vardı…

nihayet zamanlarda gezegenimizin sonuyla ilgili görüşlerimiz, son derece şiddetli iklim krizi ve nükleer cenk tehdidinden, suni zekanın bizi bünyesine ilave edip yerimize geçeceği hayallerine ve büyük depremlere kadar geniş bir spektrumda içeriyor.
Bunların öncesinde, Dünya’yı kana bulayan melekler ve İskandinav mitlerindeki Ragnarök benzer biçimde hikayeler vardı. Ve doğal ki, Çok eski Yunanlılar da gezegenimizin sonu hakkında kendi fikirlerine sahipti.
Çok eski Yunan’da Dünya’nın sonu kehanetleri
Filozoflar Platon ve Aristoteles de iç oluş suretiyle birden çok Çok eski Yunan için dünya sona ermiyor, yine eden bir döngü içinde bulunuyordu. Platon bir felaketten sonrasında hayatta kalanların daima Dünya’yı tekrardan inşa edileceğine inanıyordu. Stoacıların bir çok, yeni bir döngü tekrardan başlamadan evvel (Platon’a nazaran her 36.000 senede bir), kozmosun periyodik olarak yok edilmiş olduğu Ekpyrosis‘e inanıyordu.
Yunan mitolojisi ve felsefesi, insanlığın ve gezegenimizin sona ermesine odaklanmak yerine, geçmişin tanrılarından ve felaketlerinden daha çok bahsediyordu. Sadece, eski yazılarda geçmiş ve istikbal kıyametlerle ilgili çeşitli beyanatlar da bulunmakta.
Yunan ozan, iktisat filozofu, Homeros‘un çağdaşı ve kimi zaman de eski dönem kayıtçısı olan Hesiod, tanrıların insanlığı yok etmiş olduğu bir nevi kıyametten laf ediyor.
Hesiod epik şiiri İşler ve Günler’de (MÖ 700) insanlık tarihini beş periyodunu değişik çağlara ayırıyordu. Altın, Gümüş, Bronz, Kahramanlık ve Demir Çağları olarak isimlendirilen bu dönemler, Yunan mitolojisinin merceğinden insanlığın ilerlemesini tanımlıyor.
Bunların ilki, “Olympus’ta yaşayan ölümsüz tanrıların ölümlü insanlardan meydana gelen altın bir soy yaratmasından” derhal sonrasında yaşanmış olan Altın Devir’dı. Arkasından “gümüşten ve açık fasıla daha azca soylu olan ikinci bir kuşak” geldi. Ondan sonra, korkulu ve kuvvetli ve şiddete meraklı üçüncü bir kuşak olan Tunç Çağı geldi.
Hesiod’un yazdığına nazaran “bunlar kendi elleriyle yok edildi ve soğuk Hades’in rutubetli evine geçti ve geride hiçbir ad bırakmadı: “Korkulu olsalar da, siyah Ölüm onları elde etti ve güneşin parlak ışığını geride bıraktılar.”
Bu efsanenin çeşitli versiyonlarında Zeus, Tunç Çağını sonlandırmak için bir sel gönderiyor.
Tanrısal bir kahraman-insan ırkı
Zeus, bu olayın peşinden, aralarında Perseus, Odysseus ve Achilles’in de bulunmuş olduğu Yunan mitolojik kahramanlarının çoğunun yaşamış olduğu varsayılan “tanrısal bir kahraman-insan ırkını” yarattı. Hesiod, kahramanlar çağlarında değil, sonraki çağda doğduğu için bu durumdan oldukça bahtiyar değildi.
“Şundan dolayı şimdi hakkaten demirden bir soy var ve insanoğlu gündüzleri emek ve kederden, gece vakti ise yok olmaktan asla dinlenmezler ve tanrılar onların üstüne büyük belalar açacak…” Hesiod, bu “ıstırap” ve “sert yürekli” son zamanların nihayet olacağına inanıyordu: “Fakat buna karşın, bunların bile kötülüklerine karışmış bir iyilik olacak. Ve Zeus, bu ölümlü insan ırkını, doğduklarında şakaklarında ak saçlar olmaya başladıklarında da yok edecek.”
Hesiod, bu devir hakkında daha çok ayrıntıya giriyor ve bu çağı, fenalık yapanların şiddetli eylemleri için övgü aldıkları ve insanlığın kötülükten zevk almış olduğu bir süre olarak tanımlıyor: “Ve sonrasında Aidos ve Nemesis, ak cüppelere sarınmış tatlı biçimleriyle, geniş yollu gezegenden gidecekler ve ölümsüz tanrıların topluluğuna katılışım göstermek için insanlığı terk edecekler: ve ölümlü kişilere ıstırap acılar duracak ve kötülüğe karşı hiçbir savunmaları olmayacak.”