Binlerce yıllık soru: Nil nehrinin kaynağı nerede?

Binlerce yıllık soru: Nil nehrinin kaynağı nerede?

Nil Nehri’nin kaynağının ne olduğu rahat bir sual şeklinde görünse de, Dünya’nın en uzun nehrinin kökeni kitlelerin yüzlerce hatta binlerce senedir yanıtını aramış olduğu bir sual. Yetenekli uyduların ve jeofizik data birikiminin olduğu günümüz şartlarında bile, Nil’in kaynağına dair duygusal muamma halen tam manasıyla çözülebilmiş değil.

En rahat yanıt, Nil Nehri’nin iki anne deposu olduğudur: Etiyopya’dan gelen, bütün Nil yükünün üçte ikisini meydana getiren Mavi Nil ve aynı zamanda Afrika Büyük Gölleri ve ötesinden gelen Ak Nil. Sadece, tarihte birkaç adım geriye gidersek, işlerin birazcık daha karmaşıklaştığını müşaahade ediyoruz.

REKLAM ALANI

Eski Romalılar, “Nil’in başını bulmaya çalışmak” anlamına gelen Latince “Nili caput quaerere” şeklinde bir söze sahipti. Bu lakırdı, ulaşılamaz ya da olanaksız bir hedef için gösterilen çılgınca bir çabayı ifade etmek için kullanılıyordu.

İmparator Nero, Nil’in kaynağını arıyor

Güçlükler karşısında art çekilmeyi sevmeyen Romalılar, MS 60 ila 61’de imparator Nero tarafınca başlatılan bir vazifede Nil’in kaynağını bulmaya çalıştı. İmparatorun bireysel muhafızlarından meydana gelen ufak bir grup, Etiyopyalı rehberlerin yardımıyla Nil süresince Afrika üstünden bilinmeyene doğru yola çıktı.

Kaynak olduğuna inandıkları mühim bir su kütlesine ulaştıkları söylense de araştırmalarını nerede sonlandırdıkları belli değil. Bir kısmı ulaştıkları noktanın günümüz şartlarında cenup Sudan içinde kalan Juba civarlarındaki bir geçit bulunduğunu söylerken, ötekiler Uganda’da Murchison Şelaleleri civarında daha güneye ulaştıklarına inanıyor.

Her iki durumda da, aradıkları sonuca ulaşamadılar. Nero MS 68’de intihar ederek öldü ve görünüşe gore, Roma Mısır’ının ötesinde Afrika’yı işgal etme olasılığının olmadığına karar verilmesinin arkasından bu arayış muazzam bir şekilde gündemden silindi.

Mısırlılar da Nil’in kaynağını aradı

Romalılardan evvel, Eski Mısırlılar da Nil’in kaynağını bulmaya çalışıyordu. Nil, uygarlığın topraklarını beslemek ve bir ulaşım yolu olarak hizmet yapmak eylemek de iç oluş suretiyle Eski Mısır uygarlığının en mühim naturel varlıklarından biriydi.

Nil’i Sudan’daki Hartum’a kadar takip ettiklerine ve kaynağının Etiyopya’daki Tana Gölü’nden Mavi Nil olduğuna karar verdiklerine inanılıyor. MÖ 3. yüzyılda Mısır’ı yöneten Firavun Ptolemy II Philadelphus tarafınca emredilen bir bulgu gezisinin, Mavi Nil’in kaynağının Etiyopya dağlarından kaynaklanabileceğini belirlediği bildiriliyor. Mavi Nil düşünceleri doğru yoldaydı, sadece eski Mısırlıların bu muammanın öteki mühim parçası olan Ak Nil’i keşfettiklerine dair hiçbir delil bulunmuyor.

Nil Nehri’nin gerçek deposu ne?

Günümüz şartlarında, Nil’in umumi olarak iki deposu olduğu mevzusunda bir düşünce birliği var: Kuzeye Mısır’a doğru devam etmeden evvel Sudan’ın başkenti Hartum’da buluşan Mavi Nil ve Ak Nil. Mavi Nil, Etiyopya’nın Tana Gölü’nden doğudan ayrılırken, Ak Nil, Uganda’daki Jinja’dan çıkan Victoria Gölü’nün çevresinde ortaya çıkıyor.

Bundan dolayı, Afrika’nın bölgelere gore en büyük gölü olan Victoria Gölü, çoğu zaman Nil’in deposu olarak kabul edilmelidir. Sadece bu bile ilk bakışta göründüğünden daha karmaşıktır. 2016 senesinde Geographical dergisinde yazan meşhur maceracı Sir Christopher Ondaatje, Victoria Gölü’nün kendisinin öteki nehirler tarafınca beslenen bir rezervuar bulunduğunu belirtti.

Ondaatje, 1996’da Nil nehrinin kaynağını ortaya çıkarmak için Afrika’da bir bulgu gezisine çıktı ve Victoria Gölü’nün sularının Albert Gölü’ne aktığını buldu. Ak Nil direkt Albert Gölü’nden değil, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki Ruwenzori Dağları’ndan çıkan Kagera Nehri ve Semliki Nehri’nden akıyor. Bu yüzden, Ak Nil’in direkt Kagera Nehri ve Semliki Nehri’ne kadar izlenebileceğini korumak için çaba sarfediyor. “Ruwenzoris, Victoria Gölü kadar mühim bir Nil suyu deposudur” diye yazıyor.

Netice itibariyle, Nil Nehri’nin tek bir deposu olmadığı ve karmaşık bir nehirler ve öteki su kütleleri sisteminden beslendiği açık bir halde görülebiliyor. Fakat bugün bile kimse, bu kaynakları tam olarak açıklayamıyor.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ