Antik zamandaki insanların dişleri nasıl bu kadar düz ve sağlıklı?

Eski bir insan kafatasına bakmış olduğunuzda, bir çok süre dişlerinin çoğu zaman son derece muntazam bulunduğunu farkına varacaksınız. Diş teli, florürlü diş macunu veya yirmilik diş çekimi olmadan, eski dönem öncesi kitlelerin bir çok bir Hollywood aktörünün dişlerine sahipti. Peki, bunu nasıl başarıyorlardı?
Bunun arkasındaki en büyük etkenlerden birisi, süre içinde insan çenesinin küçülmesi ve bunun neticesinde dişlerin birbirine sıkışması.
Geçtiğimiz birkaç yüzyılda, gömülü yirmi ıslak dişleri inanılmaz derecede sık görülebilmektedir hale geldi. Amerikan Ağız ve Çene Cerrahları Akademisi, kitlelerin yüzde 90’ının minimum bir gömülü yirmi ıslak dişine haiz bulunduğunu ve bunun çoğu zaman cerrahi çekim gerektirdiğini belirtiyor.
Endüstri öncesi dönemlerde, gömülü yirmi ıslak dişlerinin mühim seviyede daha azca yaygın olduğu görülüyor, sadece öteki diş problemleri son derece yaygındı. Binaen aleyh, tarımın başlangıcından evvel sorunlu yirmilik dişler daha ender görülüyordu.
Geçmişteki insanlarda görülen muntazam dişler, bir takım bilimsel çalışmada belirtilen çenelerdeki küçülme ile yakından bağlantılı.

Araştırmacılar 2015 senesinde Levant, Anadolu ve Avrupa’da var olan ve 28.000 ila 6.000 sene önceye ilişkin 292 insan iskeletini inceledi. Elde ettikleri ortaya çıkan yeni bilgiler, yakın eskiden tarımla uğraşan topluluklarda yaşayan kitlelerin, daha daha evvelki avcı-toplayıcı kişilere kıyasla daha ufak (ve değişik şekilli) alt çenelere haiz bulunduğunu gösterdi.
Araştırmacılara gore bu vaziyet, eski dönem süresince beslenme düzenimizde oluşan köktencilik değişimi yansıtıyor olabilir. Ortalama 12.000 sene evvel tarımın ortaya çıkmasından evvel, insanoğlu et ile daha sert olan ve daha çok çiğneme gerektiren şeylerden meydana gelen bir beslenme düzenine sahipti.
Ziraat devriminden sonrasında insanoğlu, çiğnemek için daha azca çene kuvveti gerektiren, yenmesi basit sebzeler, tahıl ürünlerini ve pirinç şeklinde gıdalara erişmeye başladı. Çağıl çağda, tüketmek için hemen hemen asla mühim bir çene aktivitesi gerektirmeyen işlenmiş ve ultra işlenmiş gıdaların ortaya çıkmasıyla işler mühim seviyede daha özensiz hale geldi.
Araştırmacılar, süre diliminin evrim penceresinden oldukça kısa bulunduğunu, bundan dolayı çene boyutundaki değişimin genetik olma ihtimalinin düşük bulunduğunu belirtiyor. Bunun yerine ufak çenelerimizin, bebekken tükettiğimiz besinlerin bir neticesi bulunduğunu düşünüyorlar.