Yaşamın İçinden Geçen Filmler | herdembilgiler

Bayağı kitlelerin hayatlarının belli bir kısmına odaklanan filmlerin apayrı bir kuvveti olduğu bilinmektedir. Bir çok süre, izleyici karakterlerde kendinden bir şeyler bulabileceği için bu tip filmlerle daha fazlaca bağ kurar. Yaşamın içinden geçen filmler, kimi zaman günlük problemlerle kimi zaman daha dikkat edilmesi gereken problemlerle uğraşan karakterlere haizdir sadece devamlı karakterlerinin problemlerine bir yeni bir yol bulmaz. Daha fazlaca, onların belli bir süreye yayılan serüvenlerini monitöre aktarır. Seyirciye gösterilen hikayede bu karakterler gelişse ve yeni bir şeyler öğrenseler de kamera onların yaşamını terk ettiğinde, filmin başlangıcından daha evvelki hayatlarına dönerler. Film sona erse bile karakterler hayatlarına başka bir gerçeklikte, benzer evlerde ve benzer işlerde benzemekte problemlerle uğraşarak devam ederler.

Short Term 12

Yönetmenliğini Destin Daniel Cretton’un yapmış olduğu ve kadrosunda Brie Larson, John Gallagher Jr., Kaitlyn Dever, LaKeith Stanfield benzer biçimde adları bulunduran film, sorunlu gençler için mevcud bir grup evinde çalışanları ve oradaki gençleri konu alıyor. Uzun süredir orada işçi Grace ve Mason’ın hususi hayatlarına, ve travmalarına bir nazar sağlasa da film daha fazlaca grup evinin rutinini konu alıyor. Izleyici için, çocukluk ve gençlik travmalarının üstesinden gelmeye işçi bu insanoğlu yeni bir olgu olabilecekken, o evde çalışanlar için evvelinden gördükleri şeyler olabilmektedir. Sonunda çeşitli gençler evden ayrılıp kendilerine yeni hayatlar kurarken yerlerine bambaşka problemleri olan yeni çocuklar geliyor.

Little Men

Karakter Sachs’ın yazdığı ve yönettiği 2016 yılında yapılmış Little Men, iki aile arasındaki maddi ilişkileri ve ailenin evlatlarının arkadaşlığını konu alıyor. Büyükbabası öldükten sonrasında ailesiyle onun evine taşınan Jake, evin alt katında, Jake’in dedesinden kiraladığı dükkanda terzicilik meydana getiren Leonor’un oğlu Tony ile dost olabilmektedir. Çocuklar vakitlerini sokakta kaykay uygulayarak ya da birbirlerinin evinde geçirirken aileleri, Jake’in ailesinin fikrine göre Leonor’un fazlaca azca kira ödemesi nedeniyle tartışıyorlar. Bir taraftan yetişkinlerin dünyasını aktarırken bir taraftan da kendi dünyalarındaki evlatları aktaran Little Men, bu iki dünya arasındaki farkları ortaya koyuyor. Vakalar ise sanki rastgele bir apartmanda geçebilecek benzer biçimde.

Columbus

Başrollerinde John Cho ve Haley Lu Richardson’ı bulunduran filmin direktör koltuğunda ise Kogonada bulunmakta. Film, eskiden mimar olan babası hastanede olduğundan dolayı Columbus, Indiana’ya dönen Jin ve mimariyle ilgilinen Casey içinde gelişen bağları konu alıyor. Columbus’un mimarisine odaklanan film, Jin ve Casey’nin mimari ile alakalı ve hayatları ile alakalı uzun diyalogları üzerine kurulmuş durumda. Film süresince, bu konuşmalardan çıkardıklarının ve birbirleriyle olan bağlarının onların yaşamını nasıl etkilediği gösteriliyor. Bir taraftan da hem görüntü aynı zamanda data penceresinden Columbus’taki mimariye dair bir rasat sağlıyor. Umumi cihette film, kısa bir süre evvel tanışılan kişilerin bile kitlelerin yaşamını nasıl değiştirebileceğini kanıtlıyor.

Benjamin

İngiliz güldürmen Simon Amstell’in yazdığı ve yönettiği Benjamin, Simon Amstell’in hayatından da izler taşıyor. Başroldeki Colin Morgan, ikinci filmi üzerinde işçi bir yönetmeni canlandırıyor. Anne karakter Benjamin, benzer filmin yönetmeni Simon Amstell’in bir direktör hakkında film çekmesi benzer biçimde bir direktör hakkında film çekiyor. Benjamin filminin kendisi ise, Benjamin’in gündelik hayatına ve yaşamış olduğu ilişkiye odaklanıyor. konutunda yapmış olduğu kısa bir röportaj, dost ortamında tanıştığı insanoğlu, gittiği yemekler benzer biçimde detaylar gösteriliyor. Birazcık siyah güldürü benzer biçimde gözükse de aslen film sonuyla beraber daha bahtiyar bir komediye dönüşüyor. Benjamin’in yapmış olduğu hatalarla ve hayatında her şeyin yolunda gitmemesiyle karakter yaşamın içinden birine dönüşüyor.

Before Sunrise / Before Sunset / Before Midnight

Richard Linklater’ın ortalama 20 seneyi kapsayan üçlemesi filmler ilerledikçe hayata daha da yaklaşıyor. Ethan Hawke’ın Jesse’yi, Julie Delpy’nin ise Céline’i canlandırdığı seride, ilk film bir şimendifer yolcuğunda tanışan Céline ve Jesse’nin beraber Viyana’da geçirdikleri bir günü konu alıyor. Sonraki iki filmse aradan geçen yıllardan sonrasında tekrar Céline ve Jesse’nin birer günlerine odaklanıyor. Karakterlerin büyümesiyle ve hayatlarının değişmesiyle aralarındaki birlikteliğin de değişik boyutlara yetişmesi gösteriliyor. İlk filmimizde birazcık daha romantize edilmiş vakalar var. Sadece, soon filmimizde uzun soluklu ilişkilerin gerçek hayatta nasıl olduğu kısaca aslen muhteşem, harikulade olmadığı gösterilerek romantize edilmemiş gerçekçi bir aşk tanımına ulaşılıyor.

Jongens (Boys)

2014 yılında yapılmış Hollanda filmi Boys, veya orijinal adıyla Jongens, yaz tatilinde katıldıkları bir atletizm takımında tanışıp aşık olan Sieger ve Marc’ı konu alıyor. Film, erişkinlik çağlarında yaşanmış olan ilk aşk heyecanını Sieger’in cinsel yönelimini sorgulamasıyla birleştiriyor. Yaşanmış olan tüm utangaçlıklar, yakınlaşmalar ve hatalar basit bir ilk aşk deneyimiyle örtüşüyor. Sieger cinsel yönelimine dair yaşamış olduğu baş karışıklıklarıyla hatalar yapsa da bu onun aile hayatıyla ve yaşıyla örtüşüyor. Genel anlamda filmdeki mühim anlamış olur fazlaca çok diyalog olmadan yaşanıyor. Sieger ve Marc’ın ilk öpüşmeleri, sonrasında paylaştıkları anlamış olur ve hatta barışmaları, onların ve aralarındaki bağlantının sahnelerdeki bakışmalarla ve gülüşmelerle gösterilmesine dayanıyor.

Kokon (Cocoon)

Bu senenin filmlerinden Cocoon, Alman yapımı bir film. Daha fazlaca ablası ve onun dostlarıyla zaman geçiren 14 yaşındaki Nora’yı özetleyen film günümüzdeki ergenliğe girişi konu alıyor. Cocoon, bir taraftan da Berlin’in kozmopolit yapısını aktarıyor. Film, hem gençliğin keyifli yanlarına, tekrar ilk aşk heyecanına, odaklanıyor aynı zamanda Nora’nın annesiyle de ilgili olan daha güç ve karmaşık yanlarına. Nora’nın utandığı anlamış olur ya da kendi yaşındaki insanlardan çekindiği vakitler fazlasıyla gerçek yaşamı çağrıştırıyor. tekrar, gerçek hayata benzemekte biçimde, Nora’nın duygularına dair yaşamış olduğu düş kırıklarına karşın, en sonunda film süresince öğrendiği şeylerle beraber kendinden daha güvenilir bir insan olması gösteriliyor.

Weekend

Weekend, adının da belirttiği benzer biçimde yedi gün sonunda geçiyor. Russell ve Glenn, tanıştıktan sonraki geceyi ve iki günü aralıklarla beraber geçiriyorlar. Birbirlerinin dostlarıyla tanışıp, diğeri için mühim kutlamalara katılıyorlar. Bu sırada ilişkiler üstüne uzunca düşüncelerini paylaşıp, eski sevgililerinden konuşuyorlar. Bilhassa bu diyalogların doğallığı ve iki karakterin içinde gelişen içten bağ filmin gerçek yaşamın kendisine dayanmasını sağlıyor. Filme trajik yanını veren olaysa karakterlerden birinin haftasonu bittikten sonrasında iki yıllığına yurtdışına transfer olacak olması. Başka şartlarda büyük bir aşka dönüşecek bir münasebet, hayata yakışır bir tesadüf olanakları sayesinde karakterlerin yanlış zamanda tanışması ile başlamadan bitiyor.

Amanda

2018 yılında yapılmış bir Fransız filmi olan Amanda listedeki filmler içinde en trajik vakalara haiz olan film. Ablasının bir saldırıda ölmesinden sonrasında minik yeğeni Amanda’ya görmek zorunda kalan David’i özetleyen film acıyla beraber yaşamaya dair noktalara değiniyor. Her ne ölçüde filmin kırılma noktasını yaratan vaka fazlasıyla ağlatısal olsa da Amanda, David ve öteki karakterlerin durumla kafa etmeye emek vermesi yaşamın içinden geliyor. Film, genel anlamda Amanda ve David’in gündelik hayatlarını nasıl değiştiğini gösteriyor. Örnek olarak, David bundan böyle eskisi benzer biçimde dışarıya çıkamıyor ya da Amanda, David annesinin diş fırçasını çöpe atınca büyük tepkiler veriyor. Sonunda da hayatlarındaki bu travma geçmese bile çeşitli şeyleri kabullenmeye başlamaları gösteriliyor.

Monsoon

Başrolünde Henry Golding’i bulunduran Monsoon, 2019 yılında yapılmış bir İngiliz filmi. Monsoon, Anası ve babasının küllerini dökmek için Vietnam’a giden Kit’in öyküsünü orada geçirdiği birkaç gün içinde konu alıyor. Vietnam Savaşı sonrasında, daha çocukken ailesi ile beraber Vietnam’ı terk edip İngiltere’ye yerleşen Kit’in etrafına yabancı hissetmesi, geçmişi sorgulaması gösteriliyor. Kit, orada tanıştığı Amerikalı Lewis ile harp ve sonrası hakkında konuşuyor. Senelerdir içinde tuttuğu kimlik bunalımları, bir yere ilişkin hissetme ve hissetmeme ikilemi, ailesinin Vietnam’a dönemedikleri için yaşadıkları acılar, bütünü Kit’in birkaç gününde monitöre yansıyor. Bunların büyük çarpışmalar yerine küçük anlarla ortaya çıkması ise gerçek yaşamın içinden bilgileri seyirciyi iletiyor.