Ülkemizi kanun boğan Kahramanmaraş depreminin arkasından açıklamada var olan YÖK, ikinci bir duyuruya kadar üniversitelerin müddetsiz olarak askıya alındığını açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise geçtiğimiz günlerde gerçekleştirmiş olduğu açıklamada bahar eğitim-öğretim döneminde üniversitelerin ıraktan eğitim kanalıyla eğitime devam edeceğini deklare etti.
Kelam konusu karar, KYK yurtlarının depremzedelere misafirhane olarak hizmet verebilmesi için alınmış olsa da görünen o ki ne öğrencilerin ne de öğretim görevlilerinin tamamı, laf konusu karardan memnun değil. COVID-19 pandemisindeki ıraktan eğitim uygulamasının derhal sonrasında şimdi de zerzele sebebiyle ıraktan eğitime geçecek olan öğrenciler, üniversite eğitimlerini tam olarak alamadıkları yönünde endişelerini dile getiriyorlar. Mevzuyla ilgili nihayet olarak Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri açıklamada bulunmuş oldu.
Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri’nin açıklaması şu biçimde:
Ülkemizi kanun boğan zerzele felaketi yüzünden çoğumuz üzüntü içindeyiz. Acımız büyük. Yakınlarını kaybedenlere kafa sağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bütün üniversite bileşenleri olarak bölgede yaşayanlarla dayanışma gayreti içindeyiz. Önümüzdeki süreçte de depremin yol açmış olduğu ağır ruhsal ve maddi yaraların sarılması için vatan çapında verilen dayanışmanın her safhasında yer alacağız.
Yaşanmış olan yıkım karşısında ilk aşamada bütün üniversitelerin bahar süreci başlangıç tarihleri ertelendi. Arkasından KYK yurtlarının depremzede yurttaşlara tahsisiyle bütün üniversitelerde bahar süreci eğitiminin çevrimiçi olarak yürütüleceği duyuruldu. Bu kararın eğitsel ve insanî açılardan dikkat edilmesi gereken sakıncalar barındırdığını, hem zerzele mağdurlarının aynı zamanda öğrencilerin yaşamını negatif yönde etkileyeceğini düşünmüyor değiliz.
Yaşadığımız yıkım şartlarında birden çok insanımız dikkat edilmesi gereken bir barınma krizi ile karşı karşıya. Sadece barınma sorununu yok etmek için lüzumlu ve etkili çözümler araştırılmaksızın, depremden etkilenen yurttaşlarımızın üniversite yurtlarına yerleştirilmesi, işte sırf bunun için yurtlarda hâlihazırda ikamet eden öğrencilerin apar topar tahliye edilmesi kararını doğru bulmuyoruz. Bu karar mevcud mağduriyetleri ortadan kaldırmadığı şeklinde yeni mağduriyetlere yol açacaktır. talebe hayatına nazaran düzenlenmiş olan üniversite yurtları, büyük bir travma yaşayan ailelerin asgari hayat gereksinimlerini karşılayacak seviye ve donanıma haiz değildir. Mağdur ailelerimizin barınma sorununu çözmek için oteller, kurumsal kamp, lojman ve misafirhaneler, askerî tesisler ve birden çok şehre yayılmış boş ev ve sitelerin kullanımı şeklinde gerçekçi ve rasyonel yeni bir yol alternatiflerinin ivedilikle değerlendirilmesi icap ettiğini vurgulamak isteriz.
Pandemi döneminde alınan sıhhat ve güvenlik tedbirleri bundan dolayı karşı karşıya eğitime fasıla verilmiş ve mecburi olarak çevrimiçi eğitim sonucu duyuru edilmişti. Bu süreçte çevrimiçi eğitimin eşitlik ve kapsayıcılık penceresinden ortaya çıkardığı problemler, kampüs yaşamının fiilen ortadan kalkmasının eğitim ve öğretimin niteliğine verdiği hasarlar kuvvetle deneyimlendi. Karşı karşıya eğitime yeni geçilmişken tepeden inme ve aceleyle alınan çevrimiçi eğitim kararının telafi edilemez neticeleri olabilecektir.. Zelzele felaketinin yarattığı toplumsal travmanın yoğun olarak yaşandığı bir zamanda, öğrencilerin üniversitelerdeki toplumsal yaşamın ve ortak emek verme ortamının içine iç olmaları, kampüslerde, yurtlarda akranları ve hocaları ile bir arada olmaları, gerekseme duymaları hâlinde ruhsal desteğe basitçe ve rahatça ulaşmaları yaşamsal ehemmiyet taşımaktadır. Oysa çevrimiçi eğitim bu imkânları ortadan kaldıracak, gençleri yalnızlığa mahkûm edecektir. Dahası, bilhassa zerzele bölgesinde yaşayan öğrencilerin çevrimiçi eğitime erişirken teknik zorluklarla karşılaşacakları açıktır. Çevrimiçi eğitim kararının üniversitelere dayatılması öğrencilerin eğitim hakkının ellerinden alınmasına yol açacağı şeklinde uzun süreçte üniversitelerin donanımlı nesiller yetiştirme misyonuna ziyan verecektir.
Zelzele bölgesindeki üniversiteler iç oluş suretiyle bütün üniversitelerde mümkün olan en kısacık zamanda karşı karşıya eğitime geçilmelidir. Afet koşullarında karşı karşıya eğitimin sıhhatli bir halde yürütülebilmesi için üniversiteler ve sahasında uzman kimseler değerlendirme ve planlama süreçlerine iç edilmeli, her üniversitenin hususi koşulları ve imkânları göz önünde bulundurularak akılcı ve halk yararı gözeten çözümler üretilmelidir. Bu konudaki her türlü emek verme ve ortak girişimin destekçisi olacağımızı açıklamak isteriz.
Çevrimiçi eğitimle ilgili verilmiş olan bu kabul edilemez kararın art çekilmesini, talebe ve akademisyenlerin itirazlarının dikkate alınmasını talep ediyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri
“Öğrencilerin arkadaşa, öğretmene, danışmana ihtiyacı var”
New York Üniversitesinden istatistik ve davranış bilimi uzmanı Prof. Dr. Selçuk Şirin, ıraktan eğitim kararının arkasından yapmış olduğu paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
“Okulları açın! Bütünü travma yaşıyor. Mektep bir tek öğrenme yeri değil bununla birlikte toplumsal ve duygusal gereksinimleri yok etme yeridir. Öğrencilerin arkadaşa, öğretmene, danışmana ihtiyacı var. Evlatların aile ve monitor haricinde zamana ihtiyacı var. emin yerlerde okulları açın!
Depremden etkilenen yerlerde dışarıdan geçici görevlendirme iç değişik çözümler geliştirilebilir. ülkemizde yüzbinlerce atanmayı bekleyen öğretmen var. Evlatların aslına bakarsanız travma yaşamış ailelerle devamlı benzer ortamda kalması doğru değil. Toplumsal bir ortama gereksinimleri var.”
İstanbul Informasyon Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Burak Özçetin, öğrencilerinden üniversitelerin açılması yönünde talepler aldığını şu paylaşımıyla dile getirdi:
Klinik psikolog Dr. Özge Orbay’a nazaran mevzu, bahis, yalnızca öğrencilerin eğitimi de değil:
bundan farklı olarak politika bilimci Cangül misal, Yıldız Teknik Üniversitesinden Prof.Dr. Muhammed Eyyüp Sallabaş, araştırmacı Sinan Canan da paylaşımları ile sonucu yanlış bulduklarını aktardı.