İtalyan Sineması | Sinemasal Bir Başkaldırı

İtalyan Sineması | Sinemasal Bir Başkaldırı

İtalyan Sineması ve Zamanı

Güzel sanatların fotoğraf, heykel, mimari benzer biçimde alanlarında sahasında kelam sahibi olan İtalya beyaz perde sahasında büyük değişimlerin öncüsü olmuştur. İtalyan beyaz perde tarihinin başlangıcı olarak Filoteo Alberini‘nin 1905 senesinde çekmiş olduğu ‘La presa di Roma, 20 settembre 1870’ (‘Roma’nın Fetih edilmesi, 20 Eylül, 1870’) isminde (İtalyan sinemasının ilk temalı filmi) filmi kabul edilmektedir. Sadece bilinenin aksine Fransız Lumière kardeşlerin kamerayı buluş edişlerini takiben Papa XIII. Leo’nun kamerayı kutsamasının filme çekilmesi ile adım atmıştır.

REKLAM ALANI
İtalyan Sinemasın ilk yılları

Lumière-Méliès ayrımı olarak tanımlanan iki anne koldan Méliès’nin yolundan gidenler Alman dışavurumcu sinemasını var ederken, Lumière kardeşlerin izinde devam edenler ise kendilerine özgü tarzlar aramışlardır. İtalyan sinemasında ilk çekilen film türü tarihsel filmlerdir. Alberini’nin 1905 tarihindeki ‘La presa di Roma, 20 settembre 1870’ (‘Roma’nın Fetih edilmesi, 20 Eylül, 1870’) filmini takiben Nero, Spartaküs, Jül Sezar ve Kleopatra benzer biçimde zamanı karakterleri mevzu, bahis alan filmler üretilmiştir.

1905’ten 1918 senesine kadar devam eden süreç İtalyan sinemasının sesiz periyodu olarak kabul edilmektedir. Bu zamanda İtalyan sineması sokaklarda gezici bir halde sergilenmekten çıkıp salonlara taşınmıştır. Beyazperde endüstrisinin gelişmeye başladığı bu yıllarda yapımcılar seyircinin talebine yönelik filmler çekerek onlardan bir seyirci kitlesi yapmaya çalışmışlardır.

Bu yüzden film d’arka örneklerinden, komedi ve melodramlara, füturist filmlerden harp belgesellerine dek, birden çok değişik türde ürünler ortaya koymuşlardır. Fransız film d’arka akımından etkilenerek çekilen zamanı ve edebî uyarlamalar, bu zamanda beyaz perdenin belkemiğini oluşturmaktadır.

Mario Camerini‘nin ‘Rotaio’ (1929) filmi ile Alessandro Blasetti‘nin ‘Sun’ (1929) filmi Sessiz Devrin öne çıkan filmleridir.1930 senesinde Gennaro Righelli‘nin ‘La Canzone Dell’amore’ filmi İtalyan sinemasının ilk sesli filmidir. Onun peşinden yine Gennaro Righelli’nin ‘Blasetti’s Terra Madre’ (1930) ve ve Camerini’nin ‘Figaro and His Great Day’ (1931) filmleri gelmektedir.

İtalyan sinemasını kendini arama ve bulması

1930’dan sonrasında adım atar. Bu devrin başlarında İtalya, faşist bir yönetim altında diktaör Benito Mussolini tarafınca yönetiliyordu. Mussolini, beyaz perdenin insanoğlu üstünde metin ve görselliği bir arada bulunduran tesirinin ne aşama güçlü bulunduğunun farkındaydı. Yakın tarihlerdeki faşist diktatörler kadar etkili baskıcı yönü görülmese de Mussolini İtalyan İmparatorluğu ülküsünün propagandasını oluşturmak için sinemayı bir otomobil olarak kullanmıştır. Ve bunu bizzat görevlendirdiği oğlu aracılığı ile yapmıştır.

1937 senesinde “Cinecitta” film stüdyolarını devlet tekeli olarak kurmuş ve bu stüdyolarda halkın algısını var olan baskıcı zihniyete haiz yönetiminden uzaklaştırarak düş ettikleri varlıklı ve heybetli hayatlara doğru kaydırmak için İtalyan pöti burjuva hayat tarzını yücelten “Telefoni Bianchi” (“Ak Telefon”) adında olan filmler üretmişlerdir. 1930-1944 arası çekilen filmlerin hemen hemen yarısı “Ak Telefon” filmiydi. Kelam konusu devrin yönetmenlerinden Alessandro Blasetti ile Mario Camerini emek harcamaları ile öne çıkmışlardır.

İkinci Dünya Savaşı, faşizme karşı verilen savaşım, İtalyan kültüründe mühim izler bırakmıştır. Sanat sahasında, 1930-1940 yılları aralığında görülmeye süregelen 1944 ila 1952 yılları aralığında zirve noktasına ulaşan Neorealizm’in temelinde antifaşist savaşım yatar. Bu baskıcı tavrın gerçekleri örtme çabasına, sanat ile karşı duruş gösterilmiştir. Neorealizmin İtalyan sinemasındaki yansımaları Mussolini’nin “Cinecitta”yı kurmasından sonrasında üretilmeye başlanan faşist propaganda amacıyla çekilmiş “Ak Telefon” filmlerine kökten bir tepki olarak, Vittorio De Sica‘nın 1942 senesinde çekmiş olduğu ‘I Bambini Ci Guardano’ (‘Çocuklar Bizlere Bakıyor’) filmi ile başladığını sözcüklerle ifade etmek olasıdır.

İtalyan yeni gerçekçiliği

İlk emaresi olarak görülmektedir. Neorealizmin yönetici sınıfa dokunmadan, şekil sahasında yenilik öneren geleneksel, bilimsel nitelikli, art kalmış, gerçekle bağını kopartmış olan daha evvelki kültürden farklılaşmak amacını gütmektedir. Ve bu akım beyaz perdede oldukca süratli ilerlemiştir. Esasen oldukca genç olan bu sanat branşında edebiyatta olduğu benzer biçimde kültürel alt hafıza ve birikimler ile başa belirmek zorunda kalmadığından daha süratli gelişim göstermiştir. Yakın dönemlerde Fransa’da yeşeren Fransız natüralist sinemasının da tesirinin oranı bulunduğunu unutmamak gerekmektedir.

“Ak Telefon” filmlerinin abartılı tarzına tepki olarak “İtalyan Yeni Gerçekçi” filmleri seyircide gerçeklik olgusunu hissettirmek ve filme daha nesnel bakılmasını tedarik etmek anlayışını benimsemişti. Bunu yaparken de beyaz perdenin ortaya koyduğu büyük erkek oyuncular yerine amatör {oyuncular} ile çalışılmıştır. Gerçekçi yönetmenler kamerayı sokağa taşıyarak anti-stüdyo görüşünü oluşturdular.

Hollywood ışıklandırmasını göz ardı ederek yerleşim yerinde organik ışığı kullandılar. Melodramlar bir kenara bırakılarak savaştan sonrasında ziyan olmuş ülkelerin sokaklarına yöneldiler. Kamera ile en iyi biçimde eldeki anın gerçeğini yakalamaya çalışırlarken erkek oyuncu ve aktristler de “doğaçlama” yolunu seçtiler.

Yeni Gerçekçilik akımı filmler

Bir taraftan devlet ile savaşım verirken bir taraftan da halkı bilinçlendirmeye, gerçekleri göstermeye işçi didaktik yapımlardı. Akımın ‘Visconti Nin Ossessione’ filmi ile başladığı ileri sürülür. Michelangelo Antonioni, Luchino Visconti, Gianni Puccini ve Cesare Zavattini bu akımın mühim isimleridir. Bu sinemacılar son derece politik, bununla birlikte güzel duyu olarak da devrimci filmler yaptılar.

Yeni Gerçekçilik akımı ve bu akımın yönetmenleri, 1960’lı yılların İtalyan sinemasının temellerini atmışlar ve 1960’dan bu güne değin kadar uzanan sürede oluşturulan bütün gerçekçi eserler için bir çeşit mektep vazifesi üstlenmişlerdir. Akımın öncü yönetmenleri ve filmleri şu biçimde sıralanabilir: Luchino Visconti, ‘Ossessione’ (1942), ‘La terra trema’ (‘Yer Sarsılıyor’, 1948), ‘Rocco e i suoi fratelli’ (‘Rocco ve Kardeşleri’, 1960); Roberto Rossellini, ‘Roma città aperta’ (1945), ‘Paisà’ (1946), ‘Germannia Anno Zero’ (‘Almanya, Sene Sıfır’, 1947); Vittorio De Sica, ‘Sciuscià’ (‘Pabuç Boyacısı’, 1946), ‘Ladri di biciclette’ (‘Bisiklet Hırsızları’, 1948), ‘Umberto D’ (1952).

1960-1970 yılları arasındaki dönem İtalyan Sinemasında “Yeni İtalyan Sineması Periyodu”dir. 1960’lı seneler, İtalyan sinemasının parlayan zamanıdır. Bunun sebebi ise gerçekleşen politikal düzenin sansürden ırak özgürlükçü bir beyaz perdeye izin vermesidir. 1960’lı yıllarda ilk uzun metraj filmlerini çeviren adların ortak özellikleri, ortaya koydukları eserlerinden itibaren belirli bir biçim izlemiş olmalarıdır.

Kelam konusu yönetmenler, filmlerinde bireysel biçemlerini yaratmışlardır. Kelam konusu filmler Federico Fellini‘nin ‘La Dolce Vita’, Michelangelo Antonioni‘nin ‘L’avventura’, Luchino Visconti‘nin ‘Rocco e i suoi fratelli’, Vittorio De Sica‘nın ‘La ciociara’ (‘Taşralı Kız’) ve Roberto Rossellini‘nin ‘Era notte a Roma’ (‘Roma’da Geceydi’) filmleridir.

1970-80’lerde İtalyan Sineması

70-80’lere doğru ilerlendikçe kriz periyodu ve sonrasında İtalyan sineması gerçeklilikten uzaklaşıp epizot filmleri ile İtalyan usulü komedi ve Spaghetti Western tarzında filmlere doğru everilmiş ve halkın isteği yönünde eğilimler vermiştir.

Televizyonun tesiri altında kalmıştır. 70’li ve 80’li seneler birden çok beyaz perde yazarının “karanlık” olarak nitelendirdiği dönemdir. Binaen aleyh Bernardo Bertolucci, Luchino Visconti, Ettore Scola ve Taviani kardeşler bu zamanda de yeni gerçekliğe saygı duruşu durumunda işler ortaya koymuşlardır. Bu güne değin ulaşınca İtalya’nın 2008 senesinde yaşamış olduğu nihayet ekonomik krizin arkasından ortaya koyulan yapıtlar evvelinden yeni gerçeklik akımından aşina olduğumuz özellikleri devam ettirir niteliktedir. Bu da insanoğlunun aklına İkinci İtalyan Yeni Gerçekçi akımı mı sorusunu getirmiyor değil.

Bu özgürlük dalgası filmleri ile meşhur İtalyan beyaz perde tarihinin birbirinden etkisi altına alan 20 tane filmini listeledik.  (Sıralama, alfabetik olarak sıralanmıştır.)

Amarcord (1973)
İtalyan sineması - Amarcord (1973)

İtalyan sineması – Amarcord (1973)

‘Amarcord’ 1973 yapımı Federico Fellini tarafınca yönetilmiş yarı otobiyografik acıklı filmdir. Polenlerle açılış sekansını gerçekleştirip, tekrar polenlerle kapanışı icra eden, Mussolini döneminde ufak İtalyan kasabası Rimini’de geçen olayların kesit filmi demek doğru bir tarif olabilecektir..

Titta ve arkadaşlarının buluğluk dönemlerini, cinselliğe bakışlarını, aşklarını merkezine alan film kasabadaki insanları da bir taraftan abartılı bir halde karikatürize ederek öteki taraftan Akdenizli insan sıcaklığıyla anlatmıştır. Bununla beraber o zamanda yükselişte olan Mussolini İtalya’sının insan hayatına hayata nasıl yansıdığı, dine, eğitime, siyaset ve cinselliğin mizahla anlatıldığı içten bir filmdir.

Brutti, Sporchi E Cattivi / Çirkinler, Kirliler ve Kötüler (1976)
İtalyan Sineması - Brutti, Sporchi E Cattivi / Çirkinler, Kirliler ve Kötüler (1976)

İtalyan Sineması – Brutti, Sporchi E Cattivi / Çirkinler, Kirliler ve Kötüler (1976)

Giacinto, eşi, on evladı ve farklı aile fertleri ile beraber Roma’nın sapa köşelerinde bir barakada yaşamaktadır. Film, yoksulluğu ve yozlaşmanın en dip katmanında yaşayan bu ailenin hikâyesini anlatır. İş yerinde sol gözünü kaybeden Giacinto sigorta şirketinden mühim oranda para alır.

Ve kendi rahatını ve menfaatini düşünerek bunu öteki aile bireylerinden saklar. Ailenin art kalanı da bu parayı ondan çalmaya çalışır. Tüm aile birbirini öldürmeyi planlamaktadır. Birden çok kötülüğe bulaşmış bu bireylerin içinde geçen bir güldürü dramayı özetleyen filmin direktör koltuğunda ehil ad Ettore Scola oturmaktadır.

Caro Diario / Sevgili Günlüğüm (1993)
İtalyan Sineması - Caro Diario / Sevgili Günlüğüm (1993)

İtalyan Sineması – Caro Diario / Sevgili Günlüğüm (1993)

Üç bölüm şeklinde anlatı icra eden filmin ilk bölüm Vespa’mda, ikinci bölüm Adalar ve nihayet bölüm ise Hekimler’dır. Nanni Moretti İtalya’da geziye çıkmış olduğu zamanda bu gezide yazdığı günlükleri bu film için ona esin olur. İlk bölümde Vespa’sı ile Roma’da bizi gezintiye çıkartan direktör, ikinci bölümde motosikletini bırakıp gemiyle yoluna devam ediyor.

Hekimler bölümünde Moretti İtalyan sıhhat sistemini kendi hastalığı üstünden eleştiriyor. Vespa ile süregelen bu seyahat bir süre sonrasında yönetmenin içsel yolculuğuna dönüşüyor ve ortaya oldukça gerçek bir biyografik film ortaya çıkıyor.

C’eravamo tanto amati / Birbirimizi O şekilde Oldukça Sevmiştik ki (1974)
İtalyan Sineması - C'eravamo tanto amati / Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki (1974)

İtalyan Sineması – C’eravamo tanto amati / Birbirimizi O şekilde Oldukça Sevmiştik ki (1974)

Direnişin bir parçası olarak İkinci Dünya Savaşı süresince birlikte olan, büyük umutlar ve özlemler taşıyan Gianni, Nicola ve Antonio’nun 1944’te Nazi’lere karşı savaşırken yeşeren dostluklarını anlatır. Gianni, Nicola içinde arkadaşlıktan öte duygular gelişmektedir sadece bu his bastırılır.

Cenk biter, her önüne gelen eski yaşamına döner. Üç dost, yeni fikirlerle ve enerjiyle her şeye tekrardan başlamayı planlamaktadırlar, sadece günler geçtikçe hastabakıcı Antonio tekrar hastabakıcı, güneyli öğretmen Nicola kendini beyaz perdeye kaptırmış halde buluverirken, aralarında yalnız Gianni sevilmiş olduğu hanımdan ırak kalmış olarak varlıklı bir hanımla evlenmiş ve varlıklı olmuştur. Bu üç İtalyan üstünden toplumsal seviye eleştirisi icra eden film Ettore Scola denildiğinde ilk akla gelen filmlerdendir.

Il Conformista / Konformist (1970)
İtalyan Sineması - Il Conformista / Konformist (1970)

İtalyan Sineması – Il Conformista / Konformist (1970)

Meşhur İtalyan direktör Bernardo Bertolucci‘nin 1970 yapım politik hüzün filmi olan ‘Il Conformista’, yönetmenin en iyi filmlerinden birisi olarak adlandırılmayı hak edecek niteliktedir. Devletimizde benzer sene gösterime girmesi beklenen film sansüre takılmıştır. Film dönemsel olarak Mussolini İtalya’sını yansıtır. Faşist Mussolini iktidarının her alanda olduğu benzer biçimde cinselliği ve cinsel tercihlere olan baskıcı politikasının Marcello adındaki bir devlet görevlisi üstünden anlatır.

Bir eşcinsel olan Marcello kendi benliğini bastırarak hükümetin ona dayatmış olduğu adam figürüne münasip hayatı idame ettirmek için uğraşır. Hatta evlenir bile. Balayı için Paris’e gittiğinde devlet ona bir vazife verir: Mussolini karşıtı fikrin başta gelen isimlerinden kabul edilen ihtiyar Profesör Enzo Tarascio öbür dünyaya göndermek. Marcello kendi içindeki bastırılmışlıklar ve bu görevin meşruluğu içinde sıkışır kalır. Mevzusunun yanında ayrıca lineer olmayan kurgusu, kameranın hareketli kullanımının, ışığın son derece etkin kullanıldığı sinematografisi için bile izlenebilecek bir filmdir.

Il Postino / Postacı (1994)
İtalyan Sineması - Il Postino / Postacı (1994)

İtalyan Sineması – Il Postino / Postacı (1994)

‘Postacı’, 1994 İtalya yapımı acıklı dönem filmidir. Eğer siz de şiiri ve Neruda’yı seviyorsanız bu film listenizde zirveye oynayacak türden. Şilili ozan Pablo Neruda, siyasal sebeplerle ülkesinden uzakta geçirdiği zamanların küçük bir kısmını İtalya’da bir adada geçirir. Pablo Neruda’nın mektuplarını taşımakla görevli postacı Mario ile içinde kısa zamanda bir dostluk meydana gelir.

Neruda hem kendi fikirlerini genç adama aktarırken bununla birlikte onun içindeki ozan yönün ortaya çıkmasına destek sunar. Rahat bir insanın hayatına Neruda’nın naif dokunuşlarını şiirler eşliğinde seyretmek oldukça mükemmelken bu mükemmelliği mükemmel müzikler ve görünüm görüntüleri ile taçlandırmış bir başyapıttır. 1996’da “İngilizce Dilinde Olmayan En İyi Film” kategorisinde BAFTA’yı kazanmıştır.

L’albero Degli Zoccoli / Nalın Ağacı (1978)
İtalyan Sineması - L'albero Degli Zoccoli / Nalın Ağacı (1978)

İtalyan Sineması – L’albero Degli Zoccoli / Nalın Ağacı (1978)

‘Nalın Ağacı’, Ermanno Olmi tarafınca yazılan ve yönetilen 1978 İtalyan filmidir. Film, 19. yüzyılın sonlarına ilişik köylü hayatından kesitleri geniş bir tuval üstünde resmedilen, dahil içe geçmiş, dokunmuş hikâyeleriyle anlatır. Benzer çiftlikte dört köylü ailenin yaşamış olduğu mevsimlerdeki değişiklik, toprağın durumu, kendi doğumları, ölümleri ve hastalıkları, dinleri, geleneklerine odaklanır.

İtalyan neorealizminin bir örneği olarak meşhur erkek oyuncular yerine gerçek çiftçiler ve yöre halkının rol oynaması sebebiyle yüksek gerçekliğe haiz bir yapıttır. Bu gerçekliği kostümler, lisan ve mekânlar tamamlar. Feodal düzenin fakir insanoğlu üstündeki yapacağı tesiri bütün çıplaklığı ile yansıtır.

L’inferno / Cehennem (1911)
İtalyan Sineması - L'inferno / Cehennem (1911)

İtalyan Sineması – L’inferno / Cehennem (1911)

1911 yapımı, Adolfo Padovan ile Francesco Bertolini tarafınca yönetilen, meşhur İtalyan yazar Dante‘nin otoritelerce gezegenimizin gelmiş geçmiş bütün kitaplar içinde klasik ve kült olarak kabul görmüş kitabı olan İlahi Komedya‘nın “Cehennem” bölümünün ilk ve en iyi beyaz perde uyarlaması kabul edilen uzun metrajlı imgelemsel sessiz İtalyan filmidir.

Film günümüz şartlarında de başta gelen film yapımcıları için yeni ufuklar açan bir başyapıt olan İtalyan sessiz beyaz perdenin ilk “şaheseri” olarak kabul edilmelidir. Gustave Doré‘nin illüstrasyonlarından esin alatak çekilen film, Hristiyan cehennemine unutulmaz ve gerçek bir yolculuktur.

L’uomo Che Verra / Onu Beklerken (2009)
İtalyan Sineması - L'uomo Che Verra / Onu Beklerken (2009)

İtalyan Sineması – L’uomo Che Verra / Onu Beklerken (2009)

2009 yılında yapılmış Giorgio Diritti filmi. 1943 senesinde savaşın soğuk dönemlerinde Naziler ve İtalyanlar içinde yaşananları 9 yaşlarında kırsal kesimde yaşayan Maria’nın bakış açısından anlatmaktadır. Maria, harp döneminde hayat mücadelesi veren bir ailenin ilk çocuğudur. Adam kardeşinin öldürülmesinden sonrasında konuşmayı reddeden ufak kızın yaşamı köy halkını partizan tugaylarıyla Nazi Ordusu içinde parçalanmış biçimde sürmektedir.

Bu savaşın içinde onu yeniden umutlandıran şey annesinin yeniden hamile olmasıdır. Amma ve lakin kardeşinin doğduğu gün tarihte Marzabotto Katliamı olarak herkesçe malum olan hanım, çocuk her insanın sistemi bir halde öldürülüşüne denk gelmiştir.

La Dolce Vita / Tatlı yaşam (1960)
İtalyan Sineması - La Dolce Vita / Tatlı Hayat (1960)

İtalyan Sineması – La Dolce Vita / Tatlı yaşam (1960)

1960 yapımı film Roma’da yaşayan üst derslik inanların modernite adı altındaki yozluğunu taşradan gelerek aniden buraya adapte olmaya işçi magazin gazetecisinin bakış açısından anlatır. Gazeteci Marcello’nun Roma’da yaşamış olduğu yedi gece, bayanlar, partiler ve çarpık ilişkiler beşiğinde ortaya koyan film, çevresindekiler ile birlikte kendini bu yozlaşma içinde kaybeden bir insanın hikayesidir.

Burjuvaziyi Fellini’nin alaycı anlatısı ile yeren film bir dönem Vatikan tarafınca ağır eleştirilmiş ve yasaklanmıştır. İtalyan sinemasını efsanevi isimlerinden İtalyan direktör Federico Fellini‘nin başyapıtlarından kabul edilen film, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’yle taçlandırılmıştır.

La leggenda del pianista sull’oceano / 1900 Efsanesi (1998)
İtalyan Sineması - La leggenda del pianista sull'oceano / 1900 Efsanesi (1998)

İtalyan Sineması – La leggenda del pianista sull’oceano / 1900 Efsanesi (1998)

Piyano ve jazz severler için öteki filmler arasından sıyrılacak olan Giuseppe Tornatore‘nin yönettiği ve 1998 yılında yapılmış dram konulu bir filmdir. Bütün yaşamını bir gemide geçiren, doğum günü, ailesi, kenti olmayan bir piyanistin hikâyesi.

Bir limon sepeti içinde gemide var olan ve 1900 adında olan bir çocuğun müzik dehası olma yolundaki adımlarını işleyen filmimizde 1900 o denli efsaneleşir ki jazz müziğin meşhur isimlerinden birisi ile düello meydana getirecek konuma gelmektedir. Müthiş bir kabiliyeti, büyük yalnızlığı ve bir insanın her şeyi olan müzik isteğinin hayatin, aşkın bile önüne geçebileceğini en güzel özetleyen filmlerden birisi.

La Meglio Gioventu / Gençliğin En İyisi (2003)
İtalyan Sineması - La Meglio Gioventu / Gençliğin En İyisi (2003)

İtalyan Sineması – La Meglio Gioventu / Gençliğin En İyisi (2003)

Film süresi 6 saat 40 dk olması sebebi ile birden çok ülkede gösterime girmemiştir. Sürenin bu kadar uzun olması filme ön yargılı yaklaşmanıza niçin olmasın bittiğinde bir 6 saat daha olsa izlerim diyeceğinizden şüphem yok. Bir aile üstünden İtalyan yakın evveliyatına ziya tutan; dar İtalyan sokaklarında dolaşıyormuşçasına sizi içine alan bir yapıttır.

Sicilya’dan Palermo’ya; Roma’dan Firenze’ye kadar dar İtalyan sokaklarından kesitler sunar. Bir romanı izliyormuş hissine kapılmanıza niçin olacak kişiliklerle birlikte öykünün içinde hissedebileceğiniz ‘La Meglio Gioventu’, baba olma, kardeş sevgisi, aşk, kesişen hayatlar, ölüm benzer biçimde farklı temaları bir arada işlemektedir.

La Notte / Gece (1961)
La Notte / Gece (1961)

La Notte / Gece (1961)

Film bigün ve bir geceden ibarettir. Yazar Giovanni Pontano, yaratıcılık krizinin yanısıra varoluşsal bir bunalım geçirmektedir. Karısı Lidia’yla ilişkisi de yolunda değildir; hanım bu evlilikten sıkılmıştır. Bir aile arkadaşlarının hasta bulunduğunu öğrenen çift bu dostlarını ziyarete giderler. Bu adam yalnızca aile dostu değil, Lidia ile yasak münasebet yaşayan bir yazardır. Hasta ziyaretinden sonrasında, Giovanni ve Lidia büyük bir partiye giderler.

Bu bahçe partisinin yansıtıldığı sahnelerde burjuva keyif anlayışına eleştirisel bir nazar olduğu bilinmektedir. Kocasının hasta ziyareti esnasında hasta bir hanımla yakınlaşmasını itiraf etmesinden sonrasında Lidia kendini İtalya sokaklarına atar ve bir serseri benzer biçimde dolaşmaya adım atar. Bu sahnelerde burjuvazi düzenindeki cinsiyet algısının bu algıdaki kadının yeri ve duruşuna göndermeler olduğu bilinmektedir.

La Vita E Bella / yaşam Güzeldir (1997)
La Vita E Bella / Hayat Güzeldir (1997)

La Vita E Bella / yaşam Güzeldir (1997)

Roberto Benigni tarafınca yazılan ve yönetilen 1997 yılında yapılmış İtalyan hüzünlü filmidir. Dante’nin “sefalet esnasında bahtiyar zamanları hatırlamaktan daha büyük bir trajedi yoktur” düşüncesinden esinlenerek iki farklı yarıdan meydana gelen bir film büyük bütçeli bir müzikal benzer biçimde rengârenktir. İkinci Dünya Savaşı’nın derhal öncesinde ve harp zamanı, İtalya’da geçen bir hikâyeyi anlatmaktadır.

İlk yarıda kendi halinde Yahudi bir kitapçı Guido’nun öğretmen Dora’ya olan aşkını gülünç ve duygusal sahneleri yer alırken, ikinci yarıda dünya savaşının gelişi ve oğulları ile beraber Yahudi kamplarına götürülüşleri takip eder. Eğer burada her önüne gelen ölecekse bir baba tarafınca ufak bir çocuğun en azından ruhunun kurtarmasının imkanlılığını denemesidir aslına bakarsak film.

Guido, oğluna tutsak kampının ve savaşın bir oyun bulunduğunu ve bu oyunu başarıyla tamamlarsa mükafat olarak bir tank armağan edeceğini söyler. Yahudi soykırımı sürecini özetleyen iyimser yaklaşımlı bir film. “En İyi Yabancı Film”, “En İyi Adam Artist” ve “En İyi Müzik” oluş suretiyle üç dalda Oscar ödülü kazanmıştı.

Ladri di Biciclette / Bisiklet Hırsızları (1948)
Ladri di Biciclette / Bisiklet Hırsızları (1948)

Ladri di Biciclette / Bisiklet Hırsızları (1948)

Çağının öncü yapımlarından kabul edilen ‘Ladri di Biciclette’, 1948 yapımı Vittorio De Sica‘nın yönettiği bir hüzünlü filmidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında işi olmayan bir babanın zor bela bulmuş olduğu poster yapıştırma işini yapabilmesi için bisiklete haiz olması zorunlu olmaktadır. Çarşaflarını satarak bisikleti alır. Sadece ilk iş gününde 1946 yapımı seneyi yapımı unutulmaz ‘Gilda’nin afişini asmış olduğu sırada bisikleti çalınır.

Şehirde oğlu ufak Bruno’yu da yanına alarak hırsızları aramaya adım atar. Bir baba ile oğlunun ilişkisi üstünden ilerleyen ‘Bisiklet Hırsızları’, aslına bakarsak harp sonrası döneme ve yaşanmış olan yoksulluğa tanıklık eder. Film gerek konusu, gerekse de beyaz perde estetiği penceresinden Yeni Gerçekçilik akımının simgesi olarak kabul edilmelidir. Oyuncuların bütünü amatör adlardan meydana gelir ve filmin tamamına yakını İtalya sokaklarında geçer. Gerçekçi çizgide ilerleyen film ve son derece sade bir anlatı diline haizdir.

Mamma Roma (1962)
Mamma Roma (1962)

Mamma Roma (1962)

‘Mamma Roma’, yönetmenliğini Pier Paolo Pasolini‘nin yapmış olduğu bir yeni bir hayata adım atma filmidir. Pasolini’nin tekrar toplumsal sorunlara değindiği ve faşist Mussolini İtalya’sını yer yer eleştirdiği film, yaşlanmaya surat , sima ,çehre tutmuş eski bir yaşam kadının biriktirdiği paralar ile yaşamış olduğu yerden uzaklaşıp buluğluk çağındaki oğlu ile tüm geçmişini arkasında bırakarak yeni bir yaşam kurma telaşını işler. İtalyan yeni gerçekçilik geleneğine bağlı kalmış olarak çekilmiş olan ‘Mamma Roma’, başrol oyuncusu Anna Magnani’nin performansına şahit oluş için bile izlenilebilecek filmdir.

Mediterraneo / Akdeniz (1991)
Mediterraneo / Akdeniz (1991)

Mediterraneo / Akdeniz (1991)

“Hayat kafi değil. Bir tek hayat kafi değil benim için. Iyice gün yok yaşanacak.Yapılacak oldukca çok şey ve bir sürü fikir var. Her günbatımı bana hüzün getirir; şundan dolayı bigün daha geçip gitmiştir…” der film. Adı benzer biçimde tam bir Akdeniz filmidir. Güneşi denizi gün batımını bir kez daha sevdirir insana.

1992 “En İyi Yabancı Film” branşında Oscar ödülü kazanmış olan film İkinci Dünya Savaşı’nda Yunanistan’ın Meis adasında unutulan bir grup İtalyan askerinin başından geçenler mevzu, bahis edilmelidir. Başta birbirlerine çekinceyle yaklaşan ada sakinleri ve İtalyanların, sorasında harp aslına bakarsak asla yokmuşçasına bir arada yaşamalarının nasıl da güzel olabileceğini özetleyen başarı göstermiş bir politik komedi konulu bir filmdir.

Nuovo Cinema Paradiso / Aden Sineması (1988)
Nuovo Cinema Paradiso / Cennet Sineması (1988)

Nuovo Cinema Paradiso / Aden Sineması (1988)

1988 yılında yapılmış İtalyan filmi. Giuseppe Tornatore‘nin ikinci filmidir. Filmimizde meşhur İtalyan direktör Salvatore Di Vita’nın annesinden almış olduğu bir cep telefonu üstüne ona sinemayı sevdiren ve yaşın anlamını yitirdiği dostu Alfredo’nun öldüğünü öğrenmesi üstüne geçmişi ve çocukluğunu bilir.

Ihtiyar beyaz perde makinisti Alfredo ile afacan Salvatore’nin (Toto) senelere yenilmeyen dostluğunu işleyen film yer yer beyaz perdenin o yıllardaki durumunu, sıkıdüzen mevzusunu işlerken ve bir taraftan da Toto’nun aşkını barındırır. Yer yer hüzünlenip yer yer gülmenizi temin edecek son derece naif bir İtalyan filmidir. Beyazperdeye ilgisi olanlar için kaçırılmaması ihtiyaç duyulan 1989 senesinde “En İyi Yabancı Film” branşında Altın Küre, Cannes seçici kurul Büyük Ödülü kazanmış bir başyapıttır.

Rocco e i suoi fratelli / Düşman Kardeşler (1960)
Rocco e i suoi fratelli / Düşman Kardeşler (1960)

Rocco e i suoi fratelli / Düşman Kardeşler (1960)

‘Düşman Kardeşler’, Luchino Visconti’nin 1960’ta yönettiği İtalyan filmi. İtalya’nın güneyindeki yoksulluktan kaçarak sanayi merkezi Milano’da yaşamaya işçi bir ailenin öyküsüdür. Milano’ya teni göçen bu ailenin sonradan görmeliğin, yozlaşmasını ve fuhuşun etkisiyle çökmeye başlayışını kuvvetli ve etkili bir üslupla anlatır. Şaşılacak güzellikteki Rocco karakteri, ailesini bir arada tutmaya yönelik ümitsiz bir çaba uğruna kendi mutluluğunu feda edecek denli iyi bir boksördür.

Yönetmenin var etmiş olduğu Rocco karakteri ile karakter yaratma ve onu derinlikli hale getirmede ne kadar başarı göstermiş olduğu tartışılmazdır. Cenk sonrası yoksulluk temasını temel almış yeni gerçekçilik akımının en iyi ürünlerinden birisi olarak kabul edilse de bu filmimizde yeni gerçekçiliğin sadelik anlayışından bir tık daha abartıya eğilimlidir demek mümkün.

Una Giornata Particolare / Hususi Bir Gün (1977)
Una Giornata Particolare / Özel Bir Gün (1977)

Una Giornata Particolare / Hususi Bir Gün (1977)

‘Hususi Bir Gün’, yönetmenliğini Ettore Scola‘nın yapmış olduğu 1977 tarihindeki bir İtalyan filmidir. Mussolinni döneminde yedi çocuktan sonrasında devlet desteği verilmesi nedeniyle kalabalık İtalyan bir aileye haiz. Altı çocuklu kendini geliştirememiş ve gerçekleştirememiş bir bayan ile antifaşist bir eşcinsel yazar olan Gabriele’in yolları sulh anlaşması imzalamak suretiyle İtalya’ya gelen Hitler’in ve ev sahibi Mussolini’nin geçit töreni için Roma sokaklarının dolduğu gün kesişir.

Oldukça geçmeden Gabriele’nin hayata görüş açısı ve tercihleri yüzünden işi olmayan kaldığını öğrenen Antonietta kendinden ve bilmiş olduğu erkeklerden değişik olan bu insanın etkisine kapılacaktır. bilgisiz bir bayan ile aydın bir eşcinseli bir araya getiren ve tek bir günü mevzu, bahis alan filmin anne teması sistem eleştirisi üstünden doğan dışlanmış olma duygusudur.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

film izle lcfilmizle tatlifilmizle yerfilmizle.com erotikadam.com erotikevim.com hizlierotikfilm zevklifilmizle alafilmizle farklifilmizle hdrfilmizle limonfilmizle 720p film izle filmci dayi full hd film izle real film izle pala film izle erotik film izle filmci abi full hd film izle
izmit escort bayan guvencehd.org Onwin deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler vbettr Piabet Betorder Kalebet giriş milosbet giriş meritking kingroyal kingroyal giriş Bizbet Betonred goibay.com marsbahis paşacasino giriş tombala siteleri Nakitbahis Megabahis Mislibet Betovis Tipobet 1win Milosbet Betwinner Kalebet Betist Mercurecasino Roketbet Romabet Golegol Zbahis Casinoplus Norabahis Piabellacasino Meritking şişi escort kızılay escort Melbet “Tarafbet Kingroyal Casinoplus Betriyal Oslobet Vbet Meritking Madridbet Ligobet Aresbet Siyahbet Orisbet Vaycasino Bahisbey Pekinbet Vbet nisanbet Sahabet Betpublic Fixbet Starzbet Betturkey Betandyou Matadorbet Supertotobet Betandyou Fixbet Starzbet betbox Maltbahis Jupiterbahis deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 7slots Coinbar Ligobet türk takipçi satın al Güvenilir bahis siteleri melbet 1win 1win onbahis melbet sahabet" Xslot betwinner giriş betwinner giriş betwinner 1xbet emuarticles.com ikimisligir levabet levabet.live Bet10beton betmoon120 Betmoon Hilbet Kalebet Nakitbahis Casinoslot Milosbet en iyi bahis siteleri Nakitbahis güvenilir bahis siteleri Belugabahis Pusulabet Celtabet roketbahis deneme bonusu veren siteler