İrlanda Sineması ve 15 İrlanda Filmi!
İrlanda Sineması
İrlanda Sineması ve Zamanı:
Ülkenin varsıl yazınsal geleneğine büyük katkısı bulunmuş olduğu herkesçe malum olan en etkili yazarlardan James Joyce, 1909’da İrlanda’nın film vizyonu için ilk resmi mekanı olan Dublin’deki Volta sinemasını kurdu. Volta sineması kapanırken, bugün İrlandalı The Economist tarafınca derlenen en güncel internasyonal verilere gore, dünyadaki şahıs başına en yüksek beyaz perde katılım oranına haiz beyaz perde olarak tarihe geçmiştir. Bu şekilde bir beyaz perde seyircisine haiz olan İrlanda’nın sineması da bu ilgiye bağlı olarak son derece Minik bir ada ülkesi olmasına karşın etkisi altına alan bir film yapımı geçmişi bulunmaktadır.
Neil Jordan, Lenny Abrahamson ve Jim Sheridan şeklinde internasyonal üne haiz film yapımcıları, başta gelen internasyonal yönetmenler arasına girmiş ve filmleri büyük alaka çekmiş Kirsten Sheridan, John Carney ve Lance Daly de iç oluş suretiyle mühim bir direktör jenarasyonu bulunur.
Yaşları on sekiz ile otuz beş ıslak içinde olanların yüzde otuz sekizi minimum ayda bir kez film izlemeye gittiği görülmektedir. 2009 senesinde ülkenin toplam nüfusu yalnız 4,5 milyon olmasına karşın beyazperdeye toplam 28,8 milyon seyirci gitti.
İrlanda’daki beyaz perde beğenisinin zamanı beyaz perdenin icadına kadar eskidir. Dublin’liler kent merkezinde yer edinen sessiz filmleri seyretmek için toplanırlar. Bu süre zarfında, 1897’de Dublin’deki O’Connell Street’te İrlanda’da çekilmiş en eski film çekimleri, Fransız mucitler Lumière kardeşler tarafınca Dublin’e gönderilen kameraman tarafınca kaydedilir.
1910’da sessiz film yapımcısı Kanadalı bir İrlanda kökenli Amerikalı olan Sidney Olcott, The Lad from Old Ireland filmi için İrlanda’nın Kerry kentine gittiğinde kendi yerinde, naturel ortamında film çeken ilk Hollywood yönetmeni olur. Direktör sahasında en çok Akademi Ödülleri’ne aday olan İrlanda kökenli Amerikalı yapımcı John Ford, İrlanda hakkında birkaç film yapmış oldu. Binaen aleyh, bugüne dek herkesçe malum olan en iyi İrlandalı filmi, nahiyesine art dönen John Wayne’in canlandırdığı emekli bir İrlandalı boksör hakkında çekilen 1952 Oscar ödüllü bir film olan The Quiet Man’dir.
İrlanda Kurtuluş Savaşı
İrlanda, 1922’de İngiltere’ye karşı Kurtuluş Savaşı vererek İrlanda’nın serbest Devleti’ni kurar, hükümet Katolik Kilisesi’nin desteğiyle yeni bir Film Yasasına geçer. Kanun, İrlanda’daki günlük yaşamı internasyonal bir sahnede bütünüyle canlandırmak isteyen turk yerli İrlandalı yapımcıları destek sunar. Amma ve lakin bununla beraber 50 sene süresince, Kevin Rockett’in İrlanda Film Sansürü adlı kitabına gore 3.000 İrlanda yapımı filmi yasaklanır ve 10.000 den daha çok film sansürlü yayınlanır.
1970’li senelere kadar İrlandalı sinemacılar seslerini gerçek anlamda dünyaya duyuramaz. İrlanda sinemasının “ilk dalgası”, Bob Quinn, Pat Murphy ve Cathal Black şeklinde yönetmenlerin, toplumsal bilgili temaları ve avangard teknikleri keşfetmesiyle adım atar. Bu zamanda Quinn, İrlanda klişeleriyle savaştı, Murphy bayanların hikâyelerini hanım nazar açısıyla söyledi ve Black olağandışı komplolar ve kişiliklerle denemeler yapar.
Sonunda, 1981’de İrlanda Film Kurulu, hem ulusal film endüstrisini aynı zamanda İrlanda’yı yerinde çekim için bir hedef olarak tanıtmak amacıyla hükümet tarafınca kurulur. Ajans 1987-1993 yılları aralığında dağılmış olsa da, hükümet İrlanda’da ekonomik açıdan beyaz perdenin ne kadar mühim bulunduğunu anlamaya adım atar. Yeni, sanayi dostu vergi yasaları, film yapımcılığının “ikinci dalgasının” büyümesine katkıda bulunmaktadır ve ülkenin 1990’lı yıllarda her zamankinden daha çok film çekerek görkemli film yapımı geleceğine zemin hazırlar. İrlanda sinemasının onlarca senede nasıl geliştiğini anlamanın, bugün onu deneyimlemekten daha iyi bir yolu yoktur. Ve senenin hangi zamanı olursa olsun, ülkenin bir bölümünde devam eden bir film festivali olması zorunludur.
My Left Foot / Sol Ayağım (Jim Sheridan, 1989)
1989’da Jim Sheridan’ın Sol Ayağım filmi, İrlandalı bir yazar ve serebral palsili bir ressam olan Christy Brown’un otobiyografisine dayanan film Akademi Ödülü sahibir. İrlanda’daki beyin felci kurbanı Christy Brown’ın gerçek hikâyesidir. Doğuştan felçli olan Brown’u çocukken Hugh O’Conor, bir erişkin olarak Daniel Day-Lewis canlandırır.
Christy’nin anası (Brenda Fricker) çocuğundan asla vazgeçmez. Sol ayağını kullanarak, Brown yazmayı öğrenir. Tanınmış bir yazar, ressam ve bağış toplayıcı oluş için büyür ve bu sırada hemşire Mary Carr’a (Ruth McCabe) âşık olur. Day-Lewis ve Fricker performanslarından dolayı Akademi Ödüllerini kazandılar ve film En İyi Direktör ve En İyi Uyarlanmış Senaryo ödüllerini de kazanır.
The Commitment / Tahattütler (Alan Parker, 1991)
1991 senesinde, direktör Alan Parker, The Commitments filmimizde bilinmeyen oyuncuları kullanır. Filmimizde Jimmy bir blues grubu kurmaaya çalışır. Binaen aleyh, Dublin’de üst düzey müzisyenler ortaya çıkarmak zor olsa gerek, bu yüzden bulabildiği insanlardan bir grup oluşturmak zorundadır. Uzun seçmelerden sonrasında, Jimmy değişik karakterleri bir araya getirir. Fazlaca geçmeden, Taahhütler olarak isimlendirilen grup başarı elde eder. Senaryonun da sahibi olan Roddy Doyle’ın romanına dayanan The Commitments, 60’larında genç artist ekibi ve coşkulu performansları ile seyri son derece güzel bir film olarak karşımıza çıkar.
The Crying Game / Ağlatan Oyun (Neil Jordan, 1992)
1992’de, Neil Jordan’ın trajik filmi The Crying Game, İngiliz rehinelerini alan IRA üyelerinin hikâyesini anlarır. Film, İrlandalı bir askerin IRA tarafınca kaçırmış olduğu şimal İrlanda’da adım atar. Jody, Britanya ordusunda görevli bir askerdir. Bir süre sonrasında IRA ajanları onu kaçırarak bilgilerinden fayda görmek isterler. Fergus adlı bir militan ona göz kulak oluş için görevlendirilir. Amma ve lakin bir süre sonrasında birbirinden oldukca değişik olan iki adam kontakt kurmaya başlarlar. Jody, yakında ölecek bulunduğunu bilmiş olduğu için Fergus’a kız arkadaşına göz kulak olmasını ister. Jody ölür. Fergus kaçar ve Londra’da yeni bir yaşam kurmaya karar verir. Jody’ye verdiği sözü meblağ.
In The Name of the Father / Babam İçin (Daniel Day-Lewis, 1994)
İngiltere’de anti-terör yasası çıkalı 2 gün olmuştur. Bu yasayı protesto yapmak eylemek için hedef olarak ingiliz askerlerinin gittiği bir barı hedef seçilir ve bombalanır, 5 şahıs ölür, bir sürü şahıs yaralanır. Devlet, bu olayın faili olarak kendine kurban aramaya adım atar, bir kaç genç irlandalı’yı bulur ve güç kullanarak itiraf ettirir. Sonrasında da ailelerinin de bir bölümüyle birlikte hapse atar. Hesapta defter kapanmıştır fakat bir kaç sene sonrasında bombalamanın gerçek sanıkları cezaevine düşer. Bu sefer devletin bunu açıklamaya doğrusu gencecik insanları ve ailelerini suçsuz yere senelerce cezaevinde tutuğunu söylemesine imkan yoktur. Zira “devlet asla hata yapması imkansız”. Bir avukat çıkar ve tüm olan biteni tek tek masaya yatırır tekrardan. Mahkemeyi de tekrardan açar. Mahkeme neticesinde 20 yaşlarında cezaevine girmiş olan başrol 35’li yaşlarında tahliye olmanın mutluluğu ile mahkeme salonundan koşarak ayrılır. Babası ise cezaevinde ölmüştür.
Angela’s Ashes / Angela’nın Külleri (Alan Parker, 1996)
İrlandalı göçmen Frank McCourt’un en oldukca satan otobiyografisine dayanan Angela’nın Ashes, 1935 senesinde İrlanda’dan ABD’ya, daha iyi hayat koşulları için göç yaşanırken bir aile bunun tersini yapmaktadır. 7 aylık kızının ani ölümü ile sarsılan Angela ve işi olmayan, alkolik kocası Malachy, dört evlatları ile birlikte (Frank, Malachy Jr. ve ikizler Eugene, Oliver) New York’tan Cork’a doğru yola çıkarlar. Amma ve lakin İrlanda’da umdukları şeklinde karşılanmazlar. Angela’nın Limerck’deki Katolik ailesi onları soğuk karşılar. Angela’nın anası ve kardeşleri, onun Belfast’dan bir Protestan ile evlenmesini asla kabullenememişlerdir. Büyükanne onlara minik bir ev almaları ve bir iş kurmaları için ödünç para verir.
The Wind That Shakes the Barley / Özgürlük Rüzgarı (Ken Loach, 2006)
1920’li yılların ortalarında İrlanda, halen İngiltere’nin bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir. İngiliz askerlerin İrlanda halkına yapmış olduğu eziyetler dinmemiştir. Damien ise bu vahşete şahitlik eden yüzlerce hatta binlerce insandan biridir. Bir süre sonrasında kendisini bu şiddete karşı bir şeyler oluşturmak zorunda hisseder. binaenaleyh İrlandalı cumhuriyetçilerin yanına gider. Sadece sulh ve barışın getireceği yeni acılar yakındır. Ken Loach’un nihayet zamanda çekmiş olduğu en mühim filmlerden kabul edilen Özgürlük Rüzgarı, 2006 senesinde Cannes’da Altın Palmiye’nin de sahibi olmuştu.
Once / Bir Vakitler ( John Carney, 2007)
Yönetmenliğini ve senaristliğini John Carney’in üstlendiği müzikal duygusal hüzün türündeki film, Dublin’de sokak müzisyenliği meydana getiren biriyle karşılaşan göçmen bir kızın beraber emek harcayarak bir albüm çıkarma sürecini mevzu, bahis almaktadır.
The Secret of Kells / Esrarengiz Kitap (Tomm Moore – Nora Twomey, 2009)
Milattan sonrasında 800′lü yıllarda yazıldığı herkesçe malum olan, Hz. İsa’nın öğretilerinin yer almış olduğu ve İrlandalılar için hususi bir ehemmiyet arz eden Book Of Kells’in yazılma serüveni anlatılır. Vikingler, altına hücüm akınını yüzyıllar evvel başlatmış, geçtikleri bölgeleri kasıp kavurmaktadır. Brendan’ın amcası da başrahip ve yöneticisi olduğu halkını kol kanat germek için şehrin çevresine devasa bir duvar ördürmektedir. Kurtuluşu sağlam bulunduğunu sandığı taş duvarlarda arayan başrahibin aksine, halk içinde “karanlıkları aydınlığa çeviren” bir kitabın yazılmakta olduğu söylentisi almış başını yürümüştür bile. Bilge Aidan’ın şehre sığınmasıyla Brendan’ın yaşamı da değişecektir, zira bahsi geçen kitabı Aidan yazmaktadır ve kitabı bitirebilmesi için Brendan’dan yardım istemiştir.
The Guard / İrlandalı (John Michael McDonagh, 2011)
Alışılmışın haricinde, aykırı ve agresif kişiliğe haiz bir İrlanda polisi olan Çavuş Gerry Boyle (Brendan Gleeson) ile gerilmiş FBI ajanı Wendell Everett (Don Cheadle) internasyonal uyuşturucu kaçakçılığı zincirini araştırmak için birlik olur.
Sing Street (John Carney, 2016)
Conor, problemli bir çocuktur. Ailesiyle beraber Dublin’de yaşayar, yeni okuluna ahenk sağlamakta mesele yaşamaktadır. Öğretmen ve derslik arkadaşlarından negatif art dönüşler alan Conor’ın tek sıkıntısı bu değildir. Ailesiyle de fena bir ilişkisi içindedir, görmüş olduğu Raphina’dan hoşlanır. Güzel genç kızın dikkatini çekmeye çalışır, işte sırf bunun için müzik grubu kurmaya karar verir. Başlangıçta türlü güçlükler yaşayan Conor ve grup arkadaşları sonraları güzel işler halletmeye adım atar. Conor bu sayede amacına ulaşır.
Calvary / İnfaz (John Michael McDonagh, 2016)
In Bruges’ün yönetmeni Martin McDonagh’ın abisi John McDonagh’ın yönettiği İnfaz bir siyah komedi konulu bir filmdir. Günün birinde bir adam günah çıkartmak suretiyle Rahip James’e gelmektedir ve hiçbir kusuru olmadığı için yedi gün içinde onu öldüreceğini söyler. Şaşırıp kalan James öteki rahiplerden kendisine bu mevzuda bir nasihat vermelerini ister. Sadece, ölüm hazırlıkları devam ederken, kısa süre evvel intihara kalkışmış olan kızının çıkıp gelmesiyle işler iyice karışır. Yedi gün içinde Rahip James’in hem bu insanın kim bulunduğunu bulması, hem nihayet hazırlıkları yapması, aynı zamanda çivisi çıkmış köyünün gizemini çözmesi gerekecektir.
The Magdalene Sisters / Günahkar Rahibeler (Peter Mullan, 2002)
1964’te İrlanda’da 3 genç kız, aileleri ve kilise tarafınca gaddar ve insanlık dışı Magdalene Manastırı’na gönderilirler. Burada suçlarının cezasını çekeceklerdir. Suçları bekar bir karı oluş, güzel oluş, saf oluş, oldukca parlak zeka oluş veya sessiz durmak istemeyen bir saldırı kurbanı olmaktır. Günahları için emekleri şarttır… Senede 364 gün ve karın tokluğuna! Üstelik başlarına asla ummadıkları şeyler gelecektir. Genç kızlar, bu mezalim karşısında isyan ederler. Fakat köleden başka bir şey olmadıkları bu cehennemde, zafer kazanmaları mümkün müdür? En küçük bir ümit ışığı olmayan ortamda, hiddetin kemirdiği genç bedenlerin tek düşsel firar etmektir. İddialara gore filmimizde anlatılanlar {hiç de} gerçekdışı değil. İrlanda’da nihayet Magdalene Manastırı yalnız 6 sene evvel 1996’da kapatıldı. 2002 Venedik Festivali’nde skandal yaratan film ve yönetmeni Peter Mullan, Vatikan’da bütün dikkati üstüne çekti.
Good Vibrations / Mükemmel Tınılar ( Lisa Barros D’sa , Glenn Leyburn, 2012)
70’li yıllarda Belfast’tayız. Reggae tutkunu olan Teri Hooley, asi ve tutkulu bir müzisyen olarak kariyer oluşturmak istemektedir. Siyasal grupların yol kestiği, derslik farklılıkları ve arasındaki gerilimin git gide tırmandığı zamanlarda karısı Ruth da ona destek olur. Teri’nin müziğe olan ilgisi zaman içinde biçim değiştirir ve kendini punk tarzına daha yakın görmeye adım atar. Bununla birlikte türde yeni bir akıma da tanıklık etme şansı bulduğumuz Good Vibrations’ta devrin gerilimi müziğin ruhuna da yansıyor. The Undertones’un doğuşu ve yükselişi,İrlanda’da punk’ın öncülerinden Teri Hooley’nin yaşam hikayesiyle melodik bir anlatımla yer buluyor.
Brooklyn (John Crowley, 2015)
Brooklyn, genç bir İrlandalı göçmen olan Eilis Lacey’nin (Saoirse Ronan) 1950ler Brooklyn’inde geçen öyküsünü mevzu, bahis alıyor. ABD’nın istikbal vaatlerinden etkilenen Eilis, New York şehri için annesinin evini terk eder. Vatanının hasretini çekmeye başladığı sırada, Eilis kendini aşkın cezbedici ellerine bırakır. Sadece kısa bir zamanda, neşesi geçmişi yüzünden bozulur, iki memleket ve üstünde yaşamış olduğu hayatalardan birini seçmelidir.
Room / Gizli saklı Dünya (Lenny Abrahamson, 2015)
5 yaşındaki oğlu ile minik bir odaya hapsedilen annenin dramını özetleyen Gizli saklı Dünya, kaçış için riskli bir plan meydana getiren bu ikilinin odadan kurtulabilmek için ırak tutuldukları toplumsal çevrenin ıstırap kurallarıyla yüzleşmesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA:
Entertainment.ie www.entertainment.ie
Volta Cinema www.volta.ie
BBC www.bbc.com
Raidió Teilifís Éireann www.rte.ie
İnterSinema www.intersinema.com
Ak Perde www.beyazperde.com