Filmi çekilen Oppenheimer’ın Türk fizikçiye yazdığı mektup ortaya çıktı

Filmi çekilen Oppenheimer’ın Türk fizikçiye yazdığı mektup ortaya çıktı

Christopher Nolan imzalı ‘Oppenhimer’ bugün gösterime girdi. Büyük ilgi ile beklenen filmle ilgili gündeme gelen havadis, bilgi, salık enteresan. Filme mevzu, bahis olan fizikçi Robert Oppenheimer’ın Türk ilim insanı Uzay Gürsey’e yazdığı name ortaya çıktı.

Atom bombasının babası olarak anılan Robert Oppenheimer’ın yaşamını özetleyen “Oppenheimer” filmi vizyonda. Toplumsal medyanın gündeminde ise bir name var. Filme esin veren fizikçi Robert Oppenheimer’ın, 1962’de Türk fizikçi Uzay Gürsey’e yazdığı name, kısa süre içinde toplumsal medyanın en çok bahsedilen mevzularından birisi haline geldi.

REKLAM ALANI

Oppenheimer mektubunda şunları söylüyor:

“T.D.’den, istikbal sene burada bir seneyi karşılayabileceğinizi öğrendim. Ümit ederim öyledir ve sizden havadis, bilgi, salık aldığımda meslektaşlarıma danışacağım ve pozitif düşüncelerimizi kağıda dökeceğiz. Kısa süre sonrasında yeniden gelmeniz bana doğru geliyor.”

feza-gursey-kimdir

20. yüzyılın mühim matematikçi ve kuramsal fizikçilerinden birisi olarak kabul edili Uzay Gürsey, 1971’den 1991’e kadar Yale Üniversitesi’nin Fizik Kısmı’nde vazife yapmış oldu. En gerekli parçacık fiziği sahasında yapmış olduğu mühim katkılar sebebiyle 19 Ocak 1977’de Sheldon Glashow ile beraber Oppenheimer Ödülü’ne layık görüldü.

00751933-769x1024_1

İlim ve teknoloji dünyasında “nükleer bombanın babası” olarak anılan, Manhattan Projesi başkanlığını yapmış Amerikalı fizikçi ve üniversite profesörü Robert Oppenheimer, bilimsel ekibin önderliğini uygulayarak Los Alamos’ta nükleer silahların geliştirilmesine öncülük etti. bilimsel ekibin önderliğini uygulayarak Los Alamos’ta nükleer silahların geliştirilmesine öncülük etti. Proje sonunda 16 Temmuz 1945’te New Mexico’da meydana gelen Trinity testi ile gezegenimizin ilk nükleer patlaması başarıyla yerine getirildi.

Sadece nükleer silahların kullanımının yarattığı etik ve siyasal tartışmalar sebebiyle, Oppenheimer’in güvenlik soruşturması sürecinde evvelinde yapmış olduğu çeşitli siyasal ve toplumsal aktiviteleri sebebiyle Amerika hükümeti tarafınca güvenilmez görüldü ve 1954’te gizli saklı belgelere erişiminin kaldırılmasına karar verildi. Bu vaka, Oppenheimer’in kariyerine ve yaşamına negatif bir tesir yapmış oldu.

Robert Oppenheimer, nükleer fizik sahasında yapmış olduğu mühim katkıları ve Manhattan Projesi’ndeki liderliği sebebiyle bilimsel gezegende ve tarihçiler içinde mühim bir figür olarak hatırlanıyor.

thumbs_b_c_56eb72c629a7d51f6003123259339538

FEZA GÜRSEY KİMDİR

Uzay Gürsey, 7 Nisan 1921’de İstanbul’da kimyager Remziye Hisar ve askeri tabip Reşit Gürsey’in evladı olarak dünyaya geldi.
Çapa Darülmuallimat’ın fen okuyan ilk kız öğrencilerinden Gürsey’in anası Remziye Hisar, mezuniyetinin arkasından farklı yerlerde öğretmenlik yapmış oldu, sonrasında Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde kimya branşında eğitim almaya başladı ve buradan doktorasını alan ilk Türk hanım oldu.

Gürsey’in babası Reşit Bey de askeri tıp eğitimini tamamladıktan sonrasında, matematik ve fizik alanındaki nihayet gelişimleri bilgi almak için Avrupa’ya gitti ve ülkemiz’ye döndüğünde fizik öğretmenliği yapmış oldu.

Çocukluk ve gençlik yılları anne ve babası tarafınca sanat ve bilimin harmanlandığı bir ortamda geçen Gürsey’in, İstanbul’un aydın çevreleriyle ufak yaşlarda tanışmaya başlaması oldukca yönlü benliğinin ve sanata olan ilgisinin artmasına yol açtı.

Doktorasını 1950’de tamamladı

Gürsey, Galatasaray Lisesi’ndeki eğitimini 1940 senesinde tamamladı ve benzer sene girmiş olduğu İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Kısmı’nden 1944 senesinde mezun oldu.

Ulusal Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu imtihanı kazanarak İngiltere’ye giden Gürsey, burada Imperial College’da doktora hayata geçirmeye başladı. Gürsey, burada “Kuaterniyonların Alan Denklemlerine Uygulamaları” başlıklı tezini 1950 senesinde bitirmesinin arkasından doktora sonrası çalışmalarda bulunmuş oldu.

Gürsey, 1951 senesinde fizik asistanı olarak İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. 1952’te Süha Gürsey (Pamir) ile evlenen Gürsey’in 1954 senesinde Yusuf adını verdikleri bir oğlu oldu.

Doçentlik ünvanını 1953’te alan Gürsey, sonraki yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde devrin seçkin kuramsal fizik anabilim dallarından birini oluşturmak için çaba gösterdi. Yetkinliğini çoğaltmak için 1957-1961 yılları aralığında ara sıra Brookhaven Ulusal Laboratuvarı’nda, Princeton ve Columbia Üniversitelerinde araştırmalar icra eden Gürsey, bu zamanda modern fiziğin devleriyle tanışma fırsatını buldu.

Gürsey, 1961’de katılmış olduğu ODTÜ’de 1968-1969 yıllarında Kuramsal Fizik Kısmı Başkanlığı görevini üstlendi. Burada, kuantum elektrodinamiği mevzularında çalışmalara süregelen Gürsey, 1974 senesine kadar ODTÜ’de ve Yale Üniversitesi’nde dönüşümlü olarak öğretim üyeliği görevini sürdürdü.

Yale Üniversitesinde 1974’te kürsü başkanı olan Gürsey, 1977’de J. Willard Gibbs fizik profesörü ünvanını aldı ve 1990 senesine kadar çalışmalarını burada devam ettirdi.

Gürsey, Haziran 1981’de College de France’ta misafir profesör, Haziran 1986’da Academia di Lincei’de (Roma) misafir profesör olarak da vazife yapmış oldu.

Fizik çalışmalarına matematikle derinlik kattı

Kuramsal fizik alanındaki çalışmalarına matematiği de katarak derinlik kazandıran Gürsey, çalışmalarıyla Mach Prensibi, Atomaltı parçacıkların tasnifi şeklinde mevzularda katkıda bulunmuş oldu. Gürsey, maddenin en gerekli partikülleri sahasında mühim adımlar atarken, bunun matematiğine inerek anlaşılmasını kolaylaştırdı.

Gürsey, evrende var olduğu söylenen bakışım üstünde yoğunlaştı. SU6 simetrisinin altında ne olduğu idrak etmek için çalıştı ve ulaşmış olduğu ortaya çıkan yeni bilgiler mühim teorilerin temelini attı.

Gösterim sayısı 120’yi aşan Gürsey’in her bir makalesi kuramsal fizik sahasında yankı uyandırdı. Grup teorisi hakkında yazdığı ders notları, Rusya’da standart ders kitabı olarak kullanıldı. Gürsey, TÜBİTAK’ın müessese yasasının hazırlanmasında da vazife aldı.

Çalışmalarıyla hem ülkemiz aynı zamanda dünya genelinde ilim dünyasında adından kelam ettiren Gürsey, TÜBİTAK İlim Ödülü (1969), J.R. Oppenheimer Ödülü (1977), Einstein Madalyası (1979), College de France Madalyası (1981), İstanbul üniversitesi Şeref Doktorası (1981), A.C.Morrison Ödülü, (1981), İtalya Commentadore Nişanı (1984), Wigner Madalyası (1986), Türk-Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneği Seçkin Bilimci Ödülü (1989) Galatasaray Eğitim Vakfı Madalyası (1991) şeklinde birden çok ödüle layık görüldü.

Gürsey, yaşamış olduğu zamanda Citation Index’te emek harcamaları en oldukca alıntılanan iki Türk fizikçiden birisi olurken, Nobel Fizik Ödülü’ne 2 kez aday yayınlandı.

Sanata da alaka duydu

Bilime olmasıyla birlikte sanata da alaka duyan Gürsey, gençlik yıllarında şiirler yazdı. Fotoğraf sanatıyla da ilgilenen Gürsey, edebiyatla dahil içe bir hayat sürdü. Gürsey, bilimin sanattan farklı sayısal bir olgu olarak algılanmasının oldukca yanlış bir yargı bulunduğunu savundu.

Gürsey, bir insanda bilimsel zeka sanatsallığın bir arada olabileceğinin büyük bir örneği olarak değerlendirilirken, kitlelerin kafasında meydana gelen “bilim adamlarının sosyallikten, sanatsallıktan, duygulardan ırak olduğu” fikrini yıktı.

Yakalandığı kanser sonrasında 1990 senesinde emekliye ayrılan Gürsey, 13 Nisan 1992’de Yale Hastanesi’ndeki bütün çabalara karşın hayata gözlerini yumdu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde adını alan Uzay Gürsey Arşivi ve benzer üniversitedede ufaklıklara bilimi sevdirmek amacıyla kurulan Uzay Gürsey Yaz Okulu bulunurken, TÜBİTAK’ta Uzay Gürsey Konuşma Salonu yer ediniyor. Ankara’da Altınpark bünyesinde etkinlik gösteren Uzay Gürsey İlim Merkezi’nde öğrenciler keyifli bir ortamda bilimin en gerekli prensiplerini öğrenme imkanı buluyor. Galatasaray Üniversitesi’nde de her sene ilim branşında Uzay Gürsey Ödülleri veriliyor. AA

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ