Depremzedelere sakın bu soruları sormayın

Zelzele sonrasında enkazdan kurtarılan ya da yakınlarını kaybeden kişilerle kontakt kurarken dikkat edilmesi gerekmektedir. Ters takdirde bu vaziyet daha büyük bir ruhsal probleme yol açıyor. Travma sonrası stres bozukluğu olarak isimlendirilen bu durumdan korunmak için kontakt dilimize dikkat kesilmek son derece mühim.
Depremde ruhsal veya fizyolojik olarak ziyan olmuş kişilerle kontakt kurarken kırılgan olunması icap ettiğini ifade eden Psikolog Altınay, travma sonrası stres bozukluğuna vurgu yapmış oldu. İnsanların yaşanmış olan bu travmadan dolayı fizyolojik yıkımlarının yanında ayrıca ruhsal olarak da yıkım yaşadıklarını ifade eden Altınay, bu mevzuda depremzedelere söylenmemesi ihtiyaç duyulan kelimelerden de bahsetti:
“Depremi ikincil dereceden yaşamış insanoğlu olarak, biz depremzedelere mutlak surette o anları sormamalı, ‘neler yaşadın’, ‘yıkıntı altında kaldın mı’, ‘rastgele bir yakınını kaybettin mi?’ benzer biçimde soruları yöneltmemeliyiz. Bunun yerine yapmamız ihtiyaç duyulan şey, onların birincil gereksinimlerini karşılamamızdır. Doğrusu yeme, barınma veya anlatma benzer biçimde bir ihtiyacı ortaya çıktığında, ‘ben buradayım, beni burada bulabilirsin’ benzer biçimde ifadeler kullanmalıyız. Fakat bu aşamada zorlayıcı olmamamız gerekmektedir.”
“MEDYANIN TUTUMU ÖNEMLİ”
Psikolog Fatma Altınay, zerzele sonrası depremzedelere ve yakınlarına mikrofon uzatarak görüş alabilmek isteyen medyanın da kırılgan olması gerektiğinden bahsetti. Ruhsal açıdan kişilerde travma oluşmaması için dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan konulardan birinin medya tutumu bulunduğunu ifade eden Altınay, medya çalışanları tarafınca yöneltilen “ne hissediyorsunuz, neler yaşadınız, bundan böyle ne yapacaksınız” benzer biçimde soruların son derece sağlıklı olmayan bulunduğunu söylemiş oldu. Bunun yerine, verilecek olan işlevsel bilgilerin bir süzgeçten geçirilerek sunulmasının doğru olacağından bahsetti.
“STRESTEN UZAKLAŞMAK İÇİN NORMALLEŞMEYE GEÇİLEBİLİR”
nihayet günlerde yaşanmış olan zerzele felaketlerinin peşinden bilhassa sosyal paylaşım platformunda normalleşmeye süregelen kimseler sürekli olarak eleştiriliyor. Altınay, bu kişilerin stresle kafa etme şekillerinin normalleşme olabileceğinden bahsederken, depremi birinci dereceden yaşamış kişilerin bile normalleşme davranışları gösterebildiklerini de söylemiş oldu. Bu kişilerin ağlamama, tepki vermeme, etrafa bakma benzer biçimde davranışlar sergilediklerinden bahseden Psikolog Altınay, “Bu kimseler için ‘ne kadar gamsız, asla üzülmüyor, umursamıyor’ demememiz gerekmektedir. Bu vaziyet beynin kendini bloke etmesinden kaynaklanıyor. Hatta kırılgan olan kişilerin, kendilerini bu stres faktöründen birazcık daha uzaklaştırması benzer biçimde bir müdafa mekanizması olabilir” dedi.
Depremzedelere ve yakınlarına muavin olabilmek için sorulmaması ihtiyaç duyulan soruları idrak etmek ve kavramak son derece mühim. Bunun yanında ayrıca depreme maruz kalmamış kişilerin normalleşme süreçlerini önemsemeleri gerektiğinden bahseden Altınay, bu durumun depremzedelere devamlı yardımda bulunabilmek ve depreme karşı tedbir alabilmek penceresinden mühim bulunduğunun altını çizdi.
DEPREMDEN ETKİLENEN ÇOCUKLAR İÇİN DİKKAT!
Evlatların ruhsal olarak sağlam bir yapıda olabilmeleri ve travmalarıyla başa çıkabilmeleri için aileleriyle beraber olmaları son derece mühim. Psikolog Fatma Altınay, evlatların bu stresten uzaklaştırılarak başka şehirdeki akrabalarına gönderilmelerini tavsiye etmiyor. Bunun yerine stres faktörünü aileleriyle beraber, bulundukları yerde göğüslemeleri icap ettiğini ifade eden Altınay, hem de depremle ilgili çocukla konuşulması icap ettiğini de açıkladı. Altınay’a bakılırsa çocuk depreme bizzat maruz kalsın veya kalmasın, medya üstünden bile bu duruma şahit olmuşsa yalıtmak yerine depremin ne işe yaradığını ifade etmek, zerzele sonrasında yapılabilecekler hakkında ifade etmeye çalışmak ehemmiyet kazanıyor.