7 Maddede: Netflix İmzalı “Yarına Tek Bilet” Filmi Neden Olmamış?

Biliyorsunuz ki buradaki “Netflix” kategorimizde size izlediğim iyi Netflix filmlerini tavsiye ediyorum. İşte o kategoriye ilk kez bizlerden, Netflix ülkemiz imzalı bir film koyacağım diye sevinirken şimdi ise oturmuş size bu cümleleri yazıyorum… Filmimiz malumunuz Netflix’in ilk orijinal Türk filmi “Yarına Tek Bilet“… Yayınlanması için zamanı iple çektiğim, “acep değişik bir şey yapabildik mi?” diye merak ettiğim bu film beni hayli üzdü. 

Irkçılık Temalı Nefis Film Tavsiyeleri İçin Tıkla! ►

Her şeyden önce bu içeriğe “Yarına Tek Bilet izle” benzer biçimde bir arama neticesi yolunuz düştüyse ne yazık ki aradığınız burada değil. Amma ve lakin “Yarına Tek Bilet konusu” ve “Yarına Tek Bilet yorum” benzer biçimde aramalar neticesi buradaysanız tam olarak aradığınızın burada bulunduğunu söyleyebilirim. Hadi şimdi gelin, Netflix imzalı “Yarına Tek Bilet” filmi niçin olacak gibiyken olmamış ve ortaya başarısız bir film çıkmış ona bir görelim.

1. Yol filmlerinde en mühim şey diyalogların derinliğidir, lakin bu filmimizde onu göremiyoruz

Size geçtiğimiz günlerde burada tavsiye ettiğim 303 isminde nefis yol filmini izleyenleriniz olduğu bilinmektedir, yoksa da bir göz atın derim. İşte o film de bir yol filmiydi, lakin diyaloglar o denli derindi ki, hem seyredip aynı zamanda pür dikkat karakterlerin ağızlarından çıkacak cümlelere odaklanıyorduk. Amma ve lakin bu filmimizde diyalogların derinliği hemen hemen sıfır. E durum bu şekilde olunca da filmi izlerken eliniz telefondaki bildirimlere gidiyor ve film arkada öylece akıp giden basit bir TV filmine dönüşüveriyor..  

2. Dilan Deniz Çiçek asla olmuş mu?

Metin Akdülger mükemmel bir artist ve bu filmimizde de tam manasıyla döktürüyor, lakin ya karşısındaki Dilan Deniz Çiçek? O ne yapıyor? Ezber replikler, yavan cümleler, duygusuz tavırlar… Eğer bu filmimizde Metin Akdülger’in karşısındaki hanım artist değişik birisi olsaydı, filme yorumum oldukca değişik olabilirdi. bundan farklı olarak insanların bir çoğunda “sövgü” oldukca eğreti durur ya hani, işte Dilan Deniz de onlardan.

3. Her 10 dakikada bir yeni bir şarkıya giren film mi olur? Müzik klibi mi bu?

Filmimizde müzik kullanımı o denli yoğun ki, geriye dönerek filme şöyleki bir baktığımda aklımda bir filmden oldukca bir müzik klibi canlanıyor. sürekli olarak değişik şarkılar araya giriyor ve film süresince birden çok müziğe maruz kalıyoruz. Bu şarkıların da her birisi değişik tarzda, bu da filmimizde kopukluğa yol açıyor.

4. Eski sevgilileri birbiri ile evlenen 2 şahıs benzer trenin, benzer vagonunun, benzer odasında taraf yana rast geliyor? Sanki 1 tık çok olmamış mı?

Bu şekilde senaryolar normalde şaşırtır ve bu tesadüfler izleyeni bahtiyar eder, lakin bu filmimizde tanık olduğumuz tesadüfler o denli fena duruyor o denli yapmacık duruyor ki, film bir an gerçekliğini yitiriyor. muhakkak ki de bu bir “film” lakin seyirci bir filmimizde “Bu şekilde bir şeyin yaşanma ihtimali kaç?” diye sual etmek durumunda kalmamalı. Bu filmi izleyenlerin bir çok bu absürt tesadüfe “Yok bundan böyle!” diye tepki vermiş olabilir, en azından bende vaziyet buydu.

5. Filmimizde his yok!

Filmi izlediğiniz için buradasınız ve size bir sorum var; ardına dönerek bakmış olduğunuzda filmden hangi duygunun tadı damağınızda kaldı? Ben söyleyeyim; Asla! Bu oldukca sert bir eleştiri benzer biçimde gelebilir lakin bu bir gerçek. Filmimizde hiçbir his tam manasıyla yaşanamıyor. Yalnız kafası karışık olan 2 kişinin çeşitli anlarına tanıklık ediyoruz ve film böylece bitip gidiyor. 

6. Fransız sinemasına özenilmiş lakin olmuş mu? Ne yazık ki…

Alakasız aniden şiir okumalar, karşıdakinin şiiri yarısında tamamlaması, şimendifer içinde dans, İzmir kordonda yürürken keyifli hareketlerin yapılmaya çalışılması… Şimdi “E Kaan sen de, napsınlar asla yapmasınlar mı?” diyenleriniz olacak; Yapsınlar, yapsınlar lakin sıkı film izleyenler bu hareketlerin birebir kopya bulunduğunu biliyor. Biz bu tarz şeyleri biliyorsak, beyazperde sektöründekiler bunu fazlaca fazlaca biliyordur diye düşünüyorum. Bu özentivari hareketler izleyeni filmden fazlasıyla soğutuyor.   

7. Oynanan karakterler bizim gerçekliğimizden oldukca ırak ve bu yüzden bir bağ kuramıyoruz…

Film Netflix olanakları sayesinde 160 ülkede benzer anda gösterildi. Bir ihtimal yaşananlar öteki ülkelerce oldukca düzgüsel olabilir, lakin biz ülkemiz şartlarını ve yaşananları bildiğimiz için film bizlere oldukca uçuk geliyor. En azından benim için bu şekilde… Filmdeki karakterlerin gerçeklik ile bağlantıları yok denecek kadar azca, bu da bizim onlarla bağ kurmamızı engelliyor. Tatsız tuzsuz, değişik bir evrende geçen bir film izliyormuş hissine kapılıyoruz lakin sonrasında ani “İzmir”, “Mavi katar” benzer biçimde tanıdık şeyler duyup filme yaklaşıyoruz fakat sonrasında ani yeniden karakterler gerçeklikten uzaklaşıyor ve naturel olarak biz seyirciler de bağımızı yeniden yitiriyoruz. 

NOT: Ayrıca filmin sonunda Dilan Deniz telefonla, Metin Akdülger’in eski sevgilisini arayıp “Seninkini vazgeçirdim, operasyon tamam güveni içinde evlenebilirsin” benzer biçimde bir şey deseydi efsaneleşmiş olmaz mıydı? Yalnız bir fikir doğal olarak… Filmimizde sevdiğim tek nokta, Metin Akdülger’in nefis oyunculuğu idi. Bu adam hakikaten oldukca iyi bir artist. Daha güzel projelerde karşı karşıya kalmak ve size de burada o film ve dizilerden uzun uzun söz etmek dileğiyle… 

– – – – – – – – 

Modunu Seç ►