5 Filmle Ekoloji ve İnsan

5 Filmle Ekoloji ve İnsan

“İnsan, doğayı bütünüyle bilip aklına koyduğu her şeyi başaracağına dair boş bir inancı olan kibirli bir budaladan başka bir şey değildir.”


Masanobu Fukuoka

REKLAM ALANI

Ekoloji Temalı Filmler

Tabiat, biz kitlelerin da parçası olduğu görkemli ve karmaşık bir tüm olmaktan çıkıp, bilhassa son senelerde kitlelerin uygarlıklarını inşa yapmak eylemek amacıyla yağmalamakta mahzur görmediği bir parseller topluluğu olarak algılanmaya adım atmıştır. 19. yüzyılda süregelen endüstrileşmenin arkasından insanoğlu doğadan uzaklaşarak kendilerini kentlere hapsetmiştir.

Organik ömür alanlarını kentlerdeki çim alanları ve parklardan ibaret sayan insanoğlu hayatlarını, beton binalarda, asfalt yollarda doğadan izole bir halde sürdürmeye adım atmıştır. Tabiatın katline en iyi ihtimalle kayıtsız kalan bu insanoğlu, günümüz şartlarında milyonlarca liralar ödeyerek satın aldıkları “tabiat” manzaralı evlerinde ve hafta sonu pikniklerinde naturel yaşamı deneyimlemeye iş koşturmacasındadır.

Ekolojik tehlikeleri eriyen buzuldaki kutup ayısına veya yüzünde sinek gezen Afrikalı çocuğa indirgeyen insan, kutuplarda veya Afrika’da yaşamadığına şükrederken bu sorunlara karşı bir atalet geliştirmiştir. Ekolojik problemlerin önlenmesi ve çözümü mevzusunda ağlayan emojilerin, bedduaların ve Greenpeace’e ödenen aylık 1 liranın ötesinde bir şeyler oluşturmak isteyen aktivist, sanatçı ve ilim insanı sayısının günden güne artmasına rağmen erk sahiplerinin rant çevreleriyle olan simbiyotik ilişkisi ve medyanın/toplumsal medyanın etkisiyle büyüyen data kirliliği çevre bilinci oluşmasını sekteye uğratmaktadır.

tekrar de başta sanatçılar oluş suretiyle tabiat severler, ellerindeki medya otomobil ve gereçlerini toplumda farkındalık sıfırdan oryata çıkarmak, üretmek amacıyla kullanmakta ve günden güne daha oldukça kişiye erişmektedir. Bu araçların en dikkat çekeni şüphesiz beyaz perde filmleridir. İnsanların bu filmleri izleyerek ekolojik mücadelede üstlerine düşeni yaptığını düşünmeleri istenmeyen ihtimalini saymazsak, bu biçim filmlerin bir ayrım yaratma ihtimali son derece ümit vericidir.

Ekoloji temalı her öykü doğayı değişik bir yönüyle ele alır. Kimi çevreyi korumaya işçi insanları anlatır, kimi tabiatın muhteşemliğini gösterir, kimi doğayı katleden güçleri tasvir eder, kimi ise iş işten geçtiğinde bizlere neler olabileceğini düşündürür. Bu hikayeler içinde en oldukça ilgimi çekenler, tabiatın insana sırtını dönmesi neticesi insanlığı bekleyen ihtimaller içinde istikbal tasvirleri olmuştur. Hazırladığım ekoloji temalı filmlerden meydana gelen listede bu hikayelerin beşini bulabilirsiniz.

The East

Ekoloji
Ekoloji Temalı Filmler – The East

Kadrosunda Brit Marling, Alexander Skarsgård, Elliot Page ve Patricia Clarkson’ın yer almış olduğu “The East”, eko-anarşist bir gruba sızmakla görevlendirilen bir danışma ajanının zaman içinde önceliklerinin değişmesini mevzu, bahis alıyor. Çevreye ziyan veren büyük şirketlere saldırılarda var olan “The East” adındaki grubun mottosu şudur: “Kelam konusu olan sizin eviniz, sizin hayatınız değilse içiniz rahattır. Uyuduğunuz yer. Çocuklarınız, eşiniz. Fakat kabahat sizdeyken gece vakti uykuya dalmak bu kadar rahat olmamalı. Bilhassa de biz yaşadığınız yeri biliyorsak. Ne kadar varlıklı olduğunuz bizim umurumuzda değil.

Hepimiz bütün suçluların yarattıkları dehşetle yüzleşmelerini istiyoruz. Şu sebeple işledikleri cinayetlerden özgürleşmek o denli basit olmamalı. Bizlere yalan söylerseniz, ikimiz de size söyleriz. Bizi gözetlerseniz, ikimiz de sizi gözetleriz. Ömür alanlarımızı zehirlerseniz ikimiz de sizinkini zehirleriz. Biz Şark’yuz…” Bu yaklaşımdan yola çıkarak grup, çevreye ve kişilere verdiği zararlarla herkesçe malum olan büyük şirketlerin üst kademelerinde var olan kişileri şirket politikalarının yıkıcı etkilerini yakından görmelerini sağlamaya çalışır.

The East’in ilk eylemi taraf tesirleri ölümcül olarak herkesçe malum olan bir ilacı üreten şirket yöneticilerine kendi ilaçlarını içirmek olur. Bir öteki eylemde grup, atıklarıyla nehri kirleten bir firmanın üst düzey yetkilileri ve firmanın yaptıklarını örtbas eden televizyoncuları, fabrikanın atıklarını bıraktığı saatte nehire girmeye zorlar. Bu hareketler grubun çevre sorununa nazar açıları hakkında bir düşünce vermektedir. “The East” filmimizde gösterilen kelam konusu davranışları şiddete özendirme olarak gören çeşitli film eleştirmenleri olur.

Sadece filmin senaristleri Zal Batmanglij ve Brit Marling’in mevzuya yaklaşımları farklı yapıdadır. Büyük şirketlerin yıkıcı çevre etkilerini eleştiren ikili, her ne ölçüde The East’in kolektif ömür arzusuna sempati ile yaklaşsa da grubun sorunlara yaklaşımında kusurlar bulunduğunu ve üçüncü bir yolun mümkün bulunduğunu belirtir. Bu üçüncü yolun meşru kanallar ve bürokratik girişimler bulunduğunu savunurlar. Bu vaziyet da izleyicinin yalnızca var olan durumu sorgulamasını sağlarken, onları hareket alma mevzusunda teşvik etmekten uzaktır.

Gwoemul

Ekoloji
Ekoloji Temalı Filmler – Gwoemul

Bong Joon Ho’nun yazdığı ve yönettiği “Gwoemul”, tabiatın gülmece anlayışının ne denli siyah olabileceğini gösteren başarıya ulaşmış bir yapım. Cenup Kore’deki bir Amerikan ordu üssünde işçi bir hekim, asistanına düzinelerce şişe formaldehiti lavaboya dökmesini emreder. Asistanı, doktoru bu kimyasal sıvıların sonucunda şehrin merkezindeki Han Nehrine döküleceği mevzusunda uyarsa da, hekim sonucunda ısrar eden olur. Asistanı çaresiz bu isteği yerine getirir ve formaldehit şişelerini tek tek lavaboya boşaltır.

Han Nehrine dökülen onca zehirli kimyasal, nehirde yaşayan bir amfibiyi mutasyona uğratır ve birkaç sene içinde amfibi şehre ürkütücü salan devasa bir canavara dönüşür. Bigün Han Nehri’nde bir gezintiye çıkan bu canavar, kısacık zamanda halka dehşet saçmayı başarır ve ırmak kıyısında bir büfe işleten Park ailesinin ufak kızları Hyun Seo’yu kaçırır. Bu vaka üstüne duruma müdahele eden hükümet büyük çapta bir karantina başlatır. Hyun Seo’dan bir cep telefonu alan Park ailesi uyumsuzluklarını bir kenara bırakarak karantina koğuşundan kaçar ve onu kent lağımlarında aramaya koyulur.

“Gwoemul” bir tabiat faciasını bizlere, eksantrik bir Koreli ailenin nazar açısıyla sunsa da, çevresel problemleri ve bu problemleri ortaya çıkaran bürokratik tercihleri bütün tarafsızlığı ve gerçekçiliği ile gözler önüne seriyor. “Gwoemul”, ilk çıkmış olduğu zamanda, filmin başındaki formaldehit sahnesini gerçekçi bulmayan ve Bong Joon Ho’yu anti-Amerikan propagandası yapmakla itham eden kimseler olur. Sadece onların bilmediği şey bu olayın hakikaten yaşanmış olduğudur.

2000 yılının şubat ayında Yongsan askeri üssünün morgunda işçi Albert L. McFarland isminde Amerikalı bir sivil 470 şişe (ortalama 120 litre) formaldehitin lavaboya dökülmesini emreder. Lavabodan kanalizasyona giden su Han Nehrine ulaşmaksızın evvel iki arıtma tesisinden geçmesine karşın, bu olayın duyulması üstüne diyar çapında bir skandal patlak verir.

Bu durumu bir kenara bırakırsak filmin anti-Amerikan bir tonunun olduğu çok da fazla yanlış sayılmaz. Hatta ABD’nın Cenup Kore’deki politikasını ve etkinliğini eleştiren “Gwoemul”dan, şimal Koreli otoriteler bile övgüyle kelam eder. Gişe rekoru kıran Cenup Koreli bir film için bu oldukça ender bir vakadır. Aslen filmimizde temel taşlanan yan ABD değil, Amerikan politikaları karşısında edilgen ve beceriksiz bir tutum sergileyen Cenup Kore hükümetidir. Özetle “Gwoemul”, hükümetlerin çevre politikaları başta oluş suretiyle insanlığın ekolojik konulardaki kayıtsızlığı ve boşuna girişimlerine vurgu yapmıştır.

The Road

Ekoloji Temalı Filmler – The Road

Başrollerinde Viggo Mortensen, Asa Butterfield ve Charlize Theron’un yer almış olduğu “The Road”un yönetmenliği John Hillcoat’a ilişkin. Cormac McCarthy’nin benzer adlı romanından uyarlanan film, kıyamet sonrası bir gezegende hayatta kalma savaşı veren bir baba ve oğlun yolculuğunu konu alıyor. Sebebi bilinmeyen bir felaketin arkasından, dünya üstündeki hayvan ve nebat türlerinin bir çok yok olur.

Bu vaziyet insanoğlu içinde toplu intiharların yaşanmasına, hayatta kalmayı seçenler ise yaşamlarını toplayıcılık ve yamyamlık ile sürdürmektedir. Eşinin intihar etmesinin arkasından oğluyla ülkenin güneyine gitmeye kabul eden bir baba için açlık, sıkıntılı hava koşulları ve haydutlarla başa çıkmak zorunda kalacağı bu seyahat pek basit olmayacaktır.

Filmimizde insanlığın başına gelen felaketin ne olduğu mevzusunda bir data verilmez. Şu sebeple temel verilmek istenen ileti, biyolojik yaşamın yok olmasının insan yaşamı ve kıymet yargıları üstündeki yıkıcı etkileridir. İngiliz çevreci aktivist George Monbiot “The Road” kitabını “gelmiş geçmiş en mühim çevreci kitap” olarak kabul etmişti. Monbiot kitabı şu sözlerle yorumlamıştı. “Biyosferi olmayan bir gezegeni düş eden bir fikir deneyi. Ve bu tecrübe, bizlere ehemmiyet verdiğimiz her şeyin ekosisteme bağlı bulunduğunu gösteriyor.”

İnsanlar dış dünya üstündeki yaşamın ortadan kaybolması, günümüz şartlarında Ortadoğu örneklerinde diri birer provasını gördüğümüz suretiyle medeniyetin ne kadar kırılgan olduğu mevzusunda bir öngörü sağlıyor. Özetle film, tabiatın düzeninin bozulmasının insanoğlunun gerçek doğasını ortaya çıkaracağını söylüyor.

“The Road” bu önermeden yola çıksa da, bir uyanış çağrısı olarak da kabul edilebilir. Global ısınmanın hakim olduğu bir çağda hükümetlerin yürüttüğü çevre politikaları için distopik bir öykü ne aşama etkili olabilir kim bilir fakat, bu şekilde bir geleceğin fantaziden gittikçe uzaklaşması da tedirgin edici.

Wall-E

Ekoloji Temalı Filmler – Wall-E

Pixar Animation Studios tarafınca meydana getirilen “Wall-E”, insan evladının tüketim alışkanlıkları neticesi çevreyi kirletmelerinin arkasından, yeryüzünün yaşanamaz hale geldiği ihtimaller içinde bir geleceği konu alıyor. Tamamı çöplerle dolmuş olan gezegende yaşamını sürdüremeyen insan, “Buy n Large” adlı bir firmanın inşa etmiş olduğu feza gemileri ile gezegeni terk etmiştir.

Aradan 700 sene geçmiştir. İnsanlar, gezegende bıraktıkları ve çöpleri toplamakla yükümlü olan Wall-E’yi çoktan unutmuştur. Wall-E’nin yaşamı, gezegende ömür emaresi olup olmadığını araştırmak için dünyaya gönderilen Eve ile tanışmasıyla beraber bir bütün olarak değişmiş olur. Hemen sonra ikili, Wall-E’nin bulmuş olduğu ve yeryüzünde yaşamın kanıtı olan ufak bitkiyi uzaya götürme macerasına atılır.

Filmimizde, tabiat ile bağları kopan insanoğlu deyim yerindeyse birer bebeğe dönüşmüştür. Yürüyemeyen, pipetle beslenen, önlerindeki monitor olmadan birbirleriyle kontakt kuramayan bu kimseler hemen hemen günümüzün çağıl(!) hayatından ayrımsız bir ömür sürdürmektedirler. Bu vaziyet da akıllara şu neticesi getirir: nihayet ağaç kesildiğinde, nihayet toprak parçası öldüğünde, nihayet hayvanın nesli tükendiğinde insan paranın yenmeyen bir şey bulunduğunu anlayacak.

Filmimizde de görüldüğü suretiyle varlığını milyarlarca senedir sürdüren dünya kendini toparlamanın yolunu eninde sonunda bulacaktır. asıl endişelenmesi ihtiyaç duyulan insandır. Şu sebeple insan tüketecek başka bir gezegen bulmadığı müddetçe dünyaya bağımlıdır. Bundan dolayı insan doğayı kendi mülkü şeklinde görmesine yol açan kibirini bir yana bırakıp, bir an evvel doğayla ahenk içinde hayata devam etmenin bir yolunu bulmalıdır.

Kaze no tani no Naushika

Ekoloji
Ekoloji Temalı Filmler – Kaze no tani no Naushika

Hayao Miyazaki’nin benzer adlı mangasından uyarladığı “Kaze no tani no Naushika” nam-ı öteki “Rüzgarlı Vadi”, listemizin en sıradışı yapımı. “Seven Days of Fire” adlı yıkıcı savaştan ve endüstrinin çöküşünden bu yana 1000 sene geçmiştir. bundan böyle dünya yaşanmaz hale gelmiştir. mavi gezegeni saran tehlikeli bitkiler ve böcekler ile atmosfere zehirli gazlar yürüyerek mantarlar insan yaşamını tehdit etmektedir.

ardında kalan azca sayıda insan, gazlardan arınmış adalarda yaşamlarını sürdürmektedir. Nausicaä, azca sayıda çiftçinin böcek ve mantarlarla savaşım etmiş olduğu Rüzgarlı Vadi’nin prensesidir. Dopadaki bütün varlıklarla kontakt kurabilen Nausicaä, bin senelik bir sırrı ortaya çıkararak gezegeni eski haline döndürmeyi başarabilecek midir?

Hayao Miyazaki’nin Studio Ghibli’yi kurmadan evvel çekmiş olduğu nihayet 3D filmi olan, “Rüzgarlı Vadi”, büyük ustanın tabiat sevgisini en saf haliyle yansıttığı yegane eseridir. “Rüzgarlı Vadi” de “Wall-E” şeklinde çevreyi kirleten insanlardan bahseder. Sadece mühim bir farkla. Tabiat bu sefer karşı koyar ve evrilerek kişilere karşı kendini korur.

bu cihetten film, çevre bilinci oluşturma mevzusunda öteki yapımlar arasından sıyrılır. Çevre felaketlerini özetleyen distopik hikayelerde çoğu zaman tabiat ölür, ömür hemen hemen yok olur. Sadece “Rüzgarlı Vadi”yi izlerken doanın devasa bir organizma bulunduğunu ve insandan oldukça daha ulu bir varlık bulunduğunu hatırlarız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ